SELAM OLSUNŞiirin hikayesini görmek için tıklayın Zamanın bu akıl almaz bilgi ve teknoloji bombardımanında yediden yetmişe herkes bir alim bir bilgin artık günümüzde.
Üniversiteyi bitirmeyenler “Ananı da al git!” diye ülkeden kovuluyorlar hatta ! Ben ise iddiasız sade aklım sınırlı bilgim ve her zamanki özgür cesur kişiliğimle inandığım doğruları evrensel değerleri ve insani idealleri savundum sürekli. Gönlümde iz bırakan o olağanüstü insanları delice sevmeye adadım kendimi.
O incecik insan yüreğinin kocaman sevgisiyle nasıl sesleniyor
Sevgiliye Yılmaz GÜNEY Hayat bize mutlu olma şansı vermedi sevgili, Biz kendimizden başka Herkesin üzüntüsünü Üzüntümüz, Acısını acımız yaptık. Çünkü Dünya’nın öbür ucunda, Hiç tanımadığımız bir insanın Gözyaşı bile içimizi parçaladı... Kedilere ağladık Kuşların yasını tuttuk. Yüreğimizin yufkalığı Kimi zaman hayat karşısında Bizi zayıf yaptı. Aslında ne güzel şeydir İnsanın insana yanması Sevgili... Ne güzeldir bilmediğin birinin derdine üzülmek ve çare aramak. Ben bütün hayatımda hep Üzüldüm, hep yandım.. Ya kapısının önündeki kaldırım taşlarına şiirleri döşenmiş olan yüreğimin sırdaşı Cemal SÜREYA’m… Durakta üç kişi Adam kadın ve çocuk Adamın elleri ceplerinde Kadın çocuğun elini tutmuş Adam hüzünlü Hüzünlü şarkılar gibi hüzünlü Kadın güzel Güzel anılar gibi güzel Çocuk Güzel anılar gibi hüzünlü Hüzünlü şarkılar gibi güzel Tartışılmaz müzik adamlığının yanı sıra gerçek bir sanatçı ruhuyla nasıl sitem ediyor yorgun kalbine Fikret KIZILOK Kalbim, Neden hep olmazlarda Neden her çıkmaz sokaklarda Dayanmak artık kolay değil Bırakacak gibisin yarı yolda Sevdin olmadı Bir dünya istedin kardeşçe, olamadı Kalbim dayanmak artık kolay değil Bırakacak gibisin yarı yolda Canımın içi Sabahattin ALİ’nin bu dizeleri içimi yakıyor kor gibi... Yanıyor beynimin kanı, Bilmem nerelere gitsem? İçime sığmayan canı Hangi rüzgara eş etsem? Akşam sular karardı mı Bir dağa versem ardımı, İçimi yakan derdimi Sağır göklere anlatsam... İçiliversem dem gibi, Kırılıversem cam gibi, Şamdanda yanan mum gibi, Sabahı görmeden bitsem... Kadıköy Feneryolu nüfusuna kayıtlı evrensel Dev Şair Nazım Hikmet RAN düzyazılarının birinde oğluna hangi mesleği yakıştırmış bakın… Ne “Moda kulübü”nün saygın üyelerindenim -orası bizim için deniz suyundan daha tuzlu- Ne de eski bir denizci soyundan geliyorum. Buna bakmaksızın, Oğlumun denizci olmasını isterdim. Deniz sonsuz bir kavga alanıdır. Deniz kavgacıdır. Oğlumun kavgacı olmasını isterdim. En iyi, en temiz, denizde düşünülür. İsterdim ki oğlum, Kavga’dan ayrılmadan, Kavganın içinde düşünen bir adam olsun. Denizin gözü pek’tir. Denizcinin de gözü pek, Denizle yüz be yüz dövüşülür. İsterdim ki oğlum, Yüz be yüz dövüşmekten tat alsın. Diyeceksiniz ki: “İşte bunda haltettin! Arkadan bıçak atmasını bilmeyenler, Bu kara toprak üstünde, kendileri Sırtlarından bıçak yiyerek devrilirler” İyi ya, işte ben de onun için, Oğlumun karada kancıkça dövüşen bir bücür değil, Denizde yüz be yüz dövüşen bir dev olmasını isterdim. Peki ya yıllar yılı bitmeyen bir ezgi gibi kalbimde çağlayıp duran Özdemir ASAF… Daha gidilecek yerlerimiz var Şu sohbetini dinler gideriz. Coştukça şarkılar, türküler, sazlar Rakı mı, şarap mı, içer gideriz. Geçse de umudun baharı yazı Gözlerde kalıyor yaşanmış izi Kimseler kınamaz burada bizi Ne varsa hesabı öder gideriz. Söyleyecek sözü olan anlatsın İsterse içine yalan da katsın Yeter ki kendinden, bizden söz etsin Yalanı doğruyu sezer gideriz. Neler gördük neler bu güne kadar Daha gidilecek yerlerimiz var Bizi buralarda unutamazlar Kalacak bir türkü söyler gideriz. Sevgiye var olduk sevdik sevildik Kavgalara girdik öldük, dirildik Bir anlam fırını içinde piştik Anlamlı güzeli sever gideriz. Aşkı en güzel Devrimciler bilir En güzelini onlar yaşar Sol yanlarında delice En gerçek en temiz en yüce sevgi türkülerini Onlar yakar ölüme gülerek giderken bile… |
Semiray Emre tarafından 2/28/2017 9:48:32 PM zamanında düzenlenmiştir.