YÜKSEK SESLİ BİR YALNIZLIK...Şiirin hikayesini görmek için tıklayın Israrcı olduğum hiçbir umuda bel bağlamadım, desem biliyorum ki alev alacak benliğim cehennem ateşinde. Yoksun kılındığım ne ise özlem duyduğum ise koca bir yalan zira ne ise payıma düşen artık özlem yüklü yakarışlarımı beyan etmiyorum saklandığım surelerde ve şükrü eksik etmeden bir avuç hüznü de boca ediyorum. Sorgu sual istikamet yine yarında saklı tuttuğum yeni bir ben ve yeni bir umut kırıntısı küçük bir kuşun kursağından geçecek kadar küçük yine de boyutsuz varlığın aldığı darbeleri çekerken sineye… Bir batında doğdu gece ve gizem, Saklı tutulası bir kelamı pay etmekti madem tek erdem…
Aykırı iklimler tadında yoksunluk,
Sarmalı özlemin, miadı dolan, Kara kaplı defteri kapamadan Gecenin çok geç vakti. Yine sessizlik, maşası mahşerin, Ziyafet sofrası dediğin yüreğin mi Son turfanda bir yalnızlık? Mabedini gizlediğim en aykırı sevincin yerli yersiz Yine gölgelendiğim sair zamanın nezdinde. Kınında hasret saklı onca kelamın, Ucundan koparıp yediğim taze ekmeğin tadı Adına umut denen: Kopçası kopuk teyelli zikrin derininde konuşlu Kâh yalan kâh zulüm; Kancası takılı gök kubbeye yine Varlığımın matemini tuttuğum Gelip geçmiş ne çok zaman… Fıtratına aykırı beşerin, Bilsem de bunca gizem; Kanayan surelerde saklı tutamadığım gözyaşı. Adımdan uzak bir üzünç olsa dediğim Bariz yanıldığım nice şarlatan hükümde; Karanlığın iz bildiği yürek sesinde payidar Tüm olup biten; Geri duramadığım hallice yorgun tabiatın Dokunaklı bir beyite armağan ettiği bir özlem mi yoksa Derinden derine batan yine yüreğe? Üstelik sus payı bir söylemde, Vakıf olduğum yüksek sesli bir yalnızlık Yine de sadece beyanını gizli tuttuğum Sır yüklü gecede Sırlarımla gömülmeyi dilediğim Bilinmedik bir lehçe peyda olan. Kâfir imde takılı akıl, Kanatsız bir yalan mı yoksa Ne varsa gelip de gitmeyene dair? Yine de meylettiğim rotamda, Andan kopuk bir sarmal, Kerameti döngünün sadece hezeyana yenik. Buyur ettiğim bir tabu adeta Yalnızlıkla örülü duvarlarım; Kırdığım her beyitte saklı tuttuğum Yankıları çocuk çığlıklarımın. Ötelendiğim ne çok mertebe: Kanadımdan düşen bir tayyare adeta Uçmaya ant içtiğim, Yüreğin közünde buharlı bir kahve tadı belki de; İçmeye doyamadığım sevinci yine Bakir ruhların gönlünde, Edinmişsem bir gölge Ve gölgelerimde konuk etmişken Tehir ettiğim sevgileri. Gönülden uzak bir katrede Tüm boğuculuğu Yalnızlığı tetikleyen hangi imge ise, Son sürat döşediğim ömrün ikbali, Hanidir teyelli bir dokunuş Müptelası sevdanın, Yandan çarklı bir sesleniş, Garip ikilemlerin feryadı, Andıkça anlamsızlığı, Sarkıtın son damlasına kadar Sitem yüklü nice kalpten Ulaşan buruk bir terennüm Yine meylettiğim. İkbali, gidenden hediye, Kalanlara sığınıp Derin iç çekişlerde saklı nedamet, Andan kopuk bir beyanda saklı tutmuşsan Yüreğin neferi keza, Sevgiyi nakşeden Olsa da buruk tadı, Yüzden, gönülden eksilmeyen… |
Kalksa aradaki aşılması zor engelleri özlemleri bitirse ..
Hani ne demişler çeken bilir ayrılığın derdini ne kadar doğru ..Kutlarım değerli dost