PİEMONTESeni utanırken bulduğum vakit Tan kızıllığı yanaklarında saklanmıştı, Kozmos içten içe kıskanmıştı şüphesiz, Bir travmaydı, bakışların göğsüme saplanmıştı. Göz bebeklerinin gecenin siyahına meydan okuması, Güneşin kalp ritmini hızlandırmıştı. Sana susamıştı deniz, ay sana susmuştu. Dünyayı panzerler kaplamıştı mesela. Sokağa çıkma yasağı ilan etmiştim, Sokaklarında. Yıldızların selası okunmuştu. Evsiz çocukları yuva edinmiştin. Hatırlıyorum da denizle büyük düşmandık. Mütemadiyen varlığıma baş kaldırırdı. Soyu belirsiz fikirler beynime saldırırdı. Düşerdik ne zaman zirveyi teğet geçse gözümüz. İnerken, sen benim elimi tutmuştun. Elin çöllerden gelen soğuk hava rüzgarları, Sen utanmıştın, ben susmuştum. Neden düştüğümüzü biliyorduk elbette, Ne vakit bir araya gelsek ağır geliyordu fikrimiz. Ben yeniden doğuyordum, Ne senle ne de sensiz yapabiliyordum demeyeceğim. Gayet elverişliydi iklimin göz kapaklarıma. Çünkü ben tan kızıllığı yanaklarına saklandığı vakit, Adımı unutuyordum. Sanıyorum sana sevilmek istiyor düşüncelerim, Ve ben seni daima arıyor gibiyim. Sana baktığımda fikirden bir insan en başta, Sonra sana baktığımda bir ben karşımda, Karşımda duran şimdi bana baktığım. Ki sen uğruna gemiler yaktığım, Yaktığım limanlarına dek şehirlerini, Şehirlerinin kirli sularına bıraktığım hep hislerimi. Biz bir alemde birlikte kayboluyoruz. Sanırım tek yürekte iki ruh oluyoruz. İçimde merkez üssü sen olan, Şiddeti belirsiz depremler oluyor. Beni bu enkazdan kurtarmak için seferber oluyorsun. Birlikte düşüyoruz... Ama sadece ben üşüyorum, Senin yanağında tan kızıllığı birikiyor. |