SİZ NEREDEN BİLECEKSİNİZ
Siz şimdi bendeki bu hasreti,
Cidden ayrılıktan mı sandınız. Oysa yol dediğiniz neydi ki, O yolları aşamayacağıma, Sevgiliye ulaşamayacağıma inandınız. *** Siz şimdi bendeki bu derdi, Cidden hastalıktan mı sandınız. Oysa hastalık dediğiniz neydi ki, Doktor doktor dolaşmayacağıma, Şifasını bulamayacağıma inandınız. *** Öyle ya; Siz nereden bileceksiniz, Hasret benim yüreğimde. Nereden bileceksiniz, Uzak sandığınız o sevgili, Sadece birkaç adım ötemde. *** Demem o ki; Nereden bileceksiniz, Dert benim en derinimde. Şifasını sorarsanız, Yalnızca o zalimin elinde. *** Kırıldım haklısınız. Lakin bakmıyorum diye, Siz onu görmem mi sandınız. Yok yok; O her an gözümün önünde. Yoksa uzanıp tutmuyorum diye, Ona uzak mıyım sandınız. Oysa, Oysa elleri sürekli ellerimde. *** Anlamadınız değil mi? Şimdi siz görmediğinize hasret, Gitmediğinize uzak kalırsınız. Oysa biz her an gördüğümüze hasret, Yanından gitmediğimize uzak kalırız. Siz yokluğunda darılırken, Varlığında birbirinizle barışırsınız. Biz yokluğunda kırılır, Varlığında birbirimize karışırız. *** Siz hem sever hem sevilirsiniz. Oysa biz sadece severiz. Ha, bir de sevdiğimize seviniriz. Kısaca sevilmekten yana, Yoktur nasibimiz. Siz hem gönül alır, Hem gönül verirsiniz. Biz gönlümüzü alsın diye, Ona ömrümüzü veririz. Bir kere gülsün diye, Her şeyine eyvallah deriz. *** Siz şimdi oradan bakınca, Bizi iki aşık mı sandınız. Oysa bizim ki sadece teslimiyet. Belki de bizi iki eşit sandınız. Oysa bizim ki bildiğin eziyet. Çünkü biz sevdiğimize, Sevdik bile diyemeyiz. Zira aşk yürek ister. Ve biz en önce o yüreği veririz. Celal BAHAR |