GEÇMİŞ ZAMANA YOLCULUKI. Gözlerde yalnızlık, Duvarlar ardında mutsuzluk, Duvar diplerinde açlık. Duvarlar ardında insan sesleri, Geceye karışan sesler... Uzakta hafif bir müzik, Bir balıkçı bağırıyor oltayı çekip, Bir balığın sessiz çığlığı Evrenin duyulmayan yüzünde. Yastığa düşen gözyaşları, Üşüyen eller... II. Buram buram sıcak ekmek, Demli çayın kokusu. Radyoda aşk şarkıları, Tempo tutan ayaklar, eller... Eskimiş hatıralar, hüzün dolu, Bir zamanlar kalbi dolduran, Hatırladıkça artan kalpteki sızı, Komşunun neş’eli, sarışın kızı... Mazi film şeridi gibi tersine, Dudakta ıslık, loş sokaklarda her yer kırmızı... Bahçede bir tulumba, Evlerde cumba, gizli bakışlar, Gün ışığında sapsarıydı sokaklar, Rüzgar vurdukça, tozlu kaldırım, kuru yapraklar... III. Seneler öncesinde duyulurdu radyoda Celal Şahin, Gülüşen gürbüz kızlar, Saçları gür mü gür, kırmızı yanakları, Karpuz kollu, belden büzgülüydü elbiseleri, Beyaz yakalı. Kloştu kiminin etekleri, ceylan gibiydi bacakları. Çorabının arkasında bir çizgi, sipsivriydi topukları... Ufak ufaktı adımları, keklik gibiydi yürürken, Islık çalardı toy delikanlılar, saçları briyantinli... Açık pencerelerden sesler gelirdi radyodan, Tangolar, aşka davet eden... Sabun kokardı evler, sabun kokardı perdeler... Gülüşmeler taşardı evlerden, insan kahkahaları... Bahçeler; ışıklı, çiçekli, kanepeli bahçeler... Gelinler gülleri severlerdi, gülleri okşarlardı sabahları, Bahçede koklarlardı şebboyları... Dost insanlar vardı, dost elli komşular, Dostça gülen, dostça bakan gözler vardı her yerde, Ağaçların altında otururlardı akşamları, Eski plaklar çalınır, dans ederdi bazıları... Narin kızlar çay taşırlardı. Gözlerde gülücükler, ağızda güller vardı. O zamanlar her yer bahardı, mutluluklar vardı. IV. Yıl, bin dokuz yüz elli sekiz; Bir ev vardı bahçe içinde, mutluluk kozasına bürünmüş, O zaman mutluluklar çiçek kokardı. Neş’eli, munis bir ana vardı, şarkılar söylerdi her zaman, Etrafında sevimli çocuklar vardı. Bahçede bir sürüydü ağaçlar, O zamanlar yemyeşildi yamaçlar, Köpekler bile mutlu havlardı. Radyodan en güzel şarkılar kalbe dolardı. Hoşsohbetti dostlar, güler yüzlü, can, içten bakışlar vardı. Anneye can yoldaşıydı kızlar, Becerikli, temiz elleriyle kahve yaparlardı. Pencerelerde her dem gün ışığı, beyaz işli perdeler vardı. Camları süslerdi sardunyalar, begonyalar, Kediler bahçede güneşte yatarlardı. Onları okşayan dedeler vardı. Yazlık sinemalar vardı, bütün aile rahatça gidilip oturulur, Neş’esi, coşkusu ruhu sarardı. Afişler vardı kocaman, Sevimli dostlar gibi bakan, sevdiğimiz artistler vardı. Ne çok komşumuz vardı, Hepsi de annem gibi yakın, Babam gibi güvenilir insanlardı... 4 Şubat 2001 – İst. Hâlenur Kor |
Maalesef günümüzde gitgide betonlaşıyor yürekler. Değişim ilerleme iyi güzel hoş derken, kaybolundu bunca hengame arasında.
Tükenmeye yüz tutan güzellikleri-değerleri; eskiden ve keşke dememek için bugüne de taşımayı bilmeli, geçmişi kitap gibi kullanabilmeliyiz.
Eskiden insanlar mı daha güzeldi, eskiler mi güzeldi bilmiyorum!
Bildiğim tek şey; eskiden çok daha masum saf hesapsız kitapsız karşılıksız temiz riyasız içi doluydu herşeyin.
Taa çocukluğuma, gençliğime eskilere götürdü satırlarınız.
Kutlarım sevgiyle...