La bohème...evet hatırlıyorum da soğuk bir Montmartre akşamı daha ısmarlamıştı meteliksizliğim yasladığım son sıcak nefeste süzülürken pervazı düşük penceremden adını kıvrımlarından çalan tüm kamelya çiçekleri şarkımızı mırıldanıyordu La bohème…… La bohème…… gözlerime dokunduğun yerdi kutsal tapınağım açtık…açıktık ve fazlasıyla da kaçıktık kendimizce sen tuvalime doğan bakire bir güneş kadar çıplak ve sıcak ben ise yüreğinde fırça darbeleriyle devrim yapacak kadar bakirdim ekmek doğradığımız tastan içtiğimiz şaraplar kadar keskindi tadımız şövalemiz gibi dikilirdik sabahı kaçkın gecelerin fresk kokan figürlerine ve tınısında rüzgarın saçlarına notalar iliştirip ay ışığında söylerdik şarkımızı La bohème…… La bohème…… . … . aşk kadar doğurgandı gençliğimizdeki ateşin rahmi ve artık sıcak bir Montmartre akşamı dahi ısıtamıyor kış yüreğimi kamelyalarımız sürgün yemiş eşkalsiz tüm sokaklardan ve aşklardan hiç bir dua hiç bir tapınak kutsal olamamış gözlerindeki cennet kadar… rahat uyu ve bil ki göz kapaklarında ağlayan melekler dahi fısıldıyordu şarkımızı La bohème…… La bohème…… ilhanaşıcıocakikibinonyedi |