0
Yorum
1
Beğeni
0,0
Puan
1390
Okunma
yaralayıcı,
bir kurşundan daha tesirli
özgül ağırlığı cıvadan daha ağır olan
bazı sözler karşısında nutkun durur, konuşamazsın
ezberlenmiş lafların da bir işe yaramaz,
azığına katık olmaz, buluşturamazsın,
hayali küçük ali gibi dolaşırsın, alemde
bulamazsın içini dökecek bir dost, hatta
derse girersin aklın yine o sözlerde kalır
kendinle barışamazsın.
efsunlanmış yüksek egon da işe yaramaz
ufaktan sinirlenir titrersin...
zor olan gitmekse
mahzun bir tebessüm belirir yüzde
zor olan yolculuğa
belki de gitmek en hayırlısıdır
gidenle kalanın farkı ne ?
kırık bir kalbin
fay hattı geçmiş
ruhen hissiyatın zirve noktası
everestten öte...
ve karar verirsin en sonunda;
dersinki;
en iyisi sessiz karanlıklarında
gecene misafir olup günün aydınlığını, ruhunda
hissedene kadar
Yüce Yaratıcı ile hem hal olarak,
Refiki A’la’ya koşmak.
Rabbim bize "kul"um de. yalvarırım,
ne yapalım, dostun kelamından hissemize gelen
acıyı da,
acı sözleri de yudumladım.
yoo bal yok bende acıya katacak.
mesele kızılcık şerbeti içtim diyebilmektir
işte ben,
bünyem de Tsunami etkisi yapan
cümle içindeki o vurgun kelimeleri
sahilimin dalgakıranın da sakinleştirip
durulttuktan sonra
acısı/zehri alınsın diye
yüreğimin derinliklerine gönderdim
umarım içimdeki panzehir bir işe yarar ....
biliyor musun;
cam kırıklarından daha tesirlidir gönül kırıklığı
batan, içini acıtan ve kendinden usandırandır
kelimelerin sığlığı
yusuf erdoğan