Ne haber
Olamayız biliyorsun
ne sen bensiz ne ben sensiz, deli kız... (Mustafa Yıldızdoğan) Sizin orda gören var mı yarimi, çok gülerdi ha-ha-sından ne haber? Güzelliği neş’e-sinden geri mi, eksisinden dahasından ne haber? titiz idi temizlermiş civarı yerleri, eşiği, damı, duvarı “ben bakacam!” demiş, malı davarı deh-dehinden oha-sından ne haber kimlerden ne aldı kime ne verdi kahvaltıda hıyar turşusu yerdi sabah keten akşam ipek giyerdi basmasından çuhasından ne haber yürürken atardı envayi sükse hiç de az müptela değildi lükse çarşıdan dönmezdi cüzdanı pekse cilvesinden pahasından ne haber kimseyle yan yana yola gitmezdi şehirdeyse köyde baca tütmezdi kahvesini asla ihmal etmezdi sıcağından ve hasından ne haber ağzda çiğnediği pembe sakızdı o bir müstesna ve müsemma kızdı nedense bir ara muhtara kızdı isyanından yuhasından ne haber tartışırken dermiş “aklım yerinde, kalbim sıcak, zihnim yine serinde” yeni taslak sunmuş günün birinde zekâsından dehasından ne haber “deli kız” demişler kâle almamış “yüzmem lazım” demiş suya dalmamış meydan boşsa raksdan geri kalmamış avlusundan sahasından ne haber O orada mukim bense burada, dua ettim, erebilsek murada Aydın’a çöl geçmek düştü sırada, serabından vahasından ne haber?.. Aydın Bayrakdar, 24 Aralık 2016, Almanya |