KARINCALARIN ARASINDA DEV MEŞE AĞAÇLARI
Kasım gün sayıyordu,hava dünden daha puslu ve çok soğuktu,yüzüme ellediğimde buz gibiydi,artık ısınamayan ellerim hızlı kan dolaşımını yitirmişti sanki,
Şimdi odamda darmadağın kağıtları topluyordum,birden acı bir tebessüm dudaklarımın üzerine oturdu,tesadüf sonucu tanıştığım adamı çok seviyordum ,bana her defasında hayalci deli diye bağırıyordu ,bütün hayatı fotoğraflarıydı,Ligurya denizi sahilinde Roma’lıların kurduğu Sanremo beni kendisine teslim almıştı,hiç yerinde duramayan adam her defasında bana veda ederek bir yerlere koşturuyordu Ben sakin yaşamı seviyordum,yorulan gözlerime güç dileyerek bazı sancılara rağmen bir şeyler karalamayı araştırmayı daha çok seviyordum Bazen dayanılmaz kavgaların ortasında buluyordum kendimi,sürekli gözlerimin önünde olsun diliyordum,bazende tedirgin oluyordum,o her zaman havalarda seyahat etmek zorundaydı,işte beni tedirgin eden rüyalarım bu yüzdendi,her zaman o rüyalarımı anlatma ihtiyacı duyuyordum,ve bana kızıyordu,bir gün o kırk bin feet yada daha fazla yükseklikte bulutların içersine takılacak ve tutsak olacaksın,gitmeni istemiyorum,rüyalarıma inan ben kahin falan değilim ama inan bana muhteşem bir his ve bir gücün altındayım,bir şeyleri bana uyaran fazla akıllı değil ama fazlaca hisseden bir beyin gücüm var ,bazen denk gelen rüyalarım,değişik hisler bunlar, ’Tatlım sen fazla kitap okuyor fazla film seyrediyorsun,uçan halıylamı göndereceksin masalları bırak yavrum,yapacağım hiç bir şey yok,uçarak gitmem gereken yerler var benim sanatım işim bu ’seni çok seviyorum aklına gelen kötü şeyleri sil,dediğinde evet yapacak hiç bir şey yoktu Sabah erken saatlerde uyanmış bir dolu gürültü yapıyordu,banyosunu almış saçlarını kurutmuş sürekli masada duran saate bakıyordu,onu tanıdığım günlerde oysa ne kadarda sakindi,kardeşine gelmişti,rüzgarlı havada başımdan serbest kalan şapkamın peşinden koşarken birden yakalayıp bana uzatmıştı,sonra defalarca uğradı,okul çıkışları tatilller o buluştuğumuz içi oyulmuş kaya parçası ne çok şeye şahit olmuştu,birdenbire kendimi beyazların içerisinde buluverdim dualar eşliğinde alnımı öperek yüzüğümü taktı sensiz hiç bir yere gitmem ben artık derken şimdi kendi başına uçuyor bir şeyler yazıyor bir dolu notlar alıyor dergilerini hazırlıyordu Bende gelsem ne olacaksa olsun,bir şeyler olacaksa beraber yaşayalım,senin başını ağrıtmam,fotoğrafları sen çek ben yazarım,dediysemde hayır sen beni bekle ,bebeğimiz olacak senin sakin yaşaman gerek dedi, Bu konuşmalarına aldırmayıp geleceğim diye diretiyordum,hayır dedi,bu defa sesi yükselmiş ve gözlerinden kıvılcımlar fışkırıyordu sanki Dışarıya çıkmak için pencere camlarına çarpan kanatlı bir böcek gibiydim canım fena acıyordu tutsak kalmaya mecbur edilmiş sinirli sözlerle irkildim kapıların açılacağını görebilecek miydim? bilemiyorum ülkesi neresi? rüyalarıma uğrayan bir melek ayni masalı anlatana dek dünden kalan ayni oyunda tiratlar duymaya başladım boş ve bilgisiz ne yapacağını bilemeyen çaresizliği oynuyordum gecelerde darmadağın kağıt parçalarında ne çok hikayelerim vardı açlık mı doyumsuzluk mu ? sabah güneşiyle buluşturmak istediğim insanlar mı? konuşmadan söylediğim bakışlarım vardı her defasında bağırıp çağırdı rüyalarım sadece kağıtların üzerinde kristal küreye bakan o koskoca küpeli falcının anlattıkları gibi kaldı hala korkuyordum kaybetmek bende ömür boyu sancılanırdı sembolik bir mezar üzeri sırmalı güzel kabartmalar güzel yazılar bunlardan bana ne oysa bana senin varlığın nefesin ister bağır ister sev iyi kötü ne olursa olsun tüm o sözlerin toparlanmam lazımdı olmayan bir mezar alnımda dudaklarından kalan son sıcaklık her zaman kalacak soğuk taşlara değsede ellerim aklımda kalan son sözün ile ısınacaktı mikayla |