orientocak başı gülistan iğde dallarının ağzında alev engerek gibi tısır tısır ay üzerimize düşecek nerdeyse zemheri sübyan demiyor utanmadan çullanıyor üstümüze saz oyuyor babam öyle bir çizgi ki yalamış altın kusan yamaçları ince sert belirgin orada emeklemekte umutlarım ötesi gavur elleri bulanık heyacan öğrenmelik aslında bir adımmış uzaklarım bir türlü bitmiyor bu arkası yarın radyoda bilmem kimin hayatı suriye dağlarında ezo gelin yanık ezgiler dövme çiviler gibi yerel saz ustasının batıyor içimize parmakları meftunuyum babamın saza kaba telden dokunmasına inat mı inat almıyor eline telliyi gece yarısı olmadan ve anamdan sakladığı istanbul sevdalısı yüreğine oturmadan bitiyor ezonun dramı kurt ulumaları başlarken el atıyor tabakasına usta bitlis tütünü sarı çekimlikler acı çok uzun sürüyor bu ince düzen bir kaba yudum boğma rakıdan anam uyurken dokunuyor tellere davudi gizemli ses yeşil ördek gibi daldım göllere... kasım |