SESSİZLİĞİN ŞARKISINI ÇALIYORUM...Şiirin hikayesini görmek için tıklayın Susmaların teması aslında şiirin yürek koyduğu.
Bir kelam ve bir düş/üş. Sureti kati hemhal olmaksa aşk’a bodur eşkâli o pervasızlık ile sıra dışı bir tezahür anlamsızlığın anlam kıldığı hele ki o yeknesak ve tok sesi mimlenmiş bir yürekten arsızca kapıp koyuverdiğimiz bir terennüm. Andan mı yoktan var eden Allah’tan mı emsalsiz niyazların yine sır bildiği o dokunuş ve rahlede saklı beyitleri yorgun dervişin. Endamlı yürek sesi yine yoksunluğun tefrikası o cinnet akşamlarında sükûtu yâd etmekle de eş değer. Yoğun bir anlam dökülürken tüm sırlı aynaların karanlık arka yüzü ve hicap edilesi tüm devran yine de mesken eylemek en güzel duyguyu.
Sensizliğin şarkısını çalıyorum şair:
Demlemdiğim şiirlerde Gölge bildiğim altın seyri verilen cezanın Başım gözüm üstüne, Lacivertin en tenhası yine sair şiirde. Çalmadığım sevdalardan örüyorum Aşkın bahtını; Sessiz özlemler biriktiriyorum Ve sensiz her cümlem, Katmerli yalanlara öfkem ey şair: Hani gitmediğim ülkelerin göklerinde Açan şafağın sol yanı; Taammüden öldürdüğüm bin bir gecenin kahramanını: Adına dokunur gibi Elimde perçemi yarınsızlığımın: Irgat bir aşka düşmüşken yolu kemanın En zarif terennümü saklıyorum Asla görmeyeceğimi bildiğim gizeminde. Belki de boykot ediyorum Şehvetten uzak nasırlı gölgeler iken kıyama duran Mücbir sebeplerle asla yoldan çıkmayı da beceremediğim Bir mecra işte. Kısık sesi gökyüzünün Bilirim ki Tanrı da azat etti gök gülüşlerimi: O zaman söyle neden: Ya da sus sen yine Hele ki en iyi senken Susmayı beceren, Duymadığım sesinde kayboluyorum, Gölgesiz müritleri bil ki bu coğrafyanın En yansız yansıması Yine sensizliğe düşmüşken gönül, Damıtıldığım hangi yürek ise Tehir ettiğim ölümü. Defolu değil bu yürek, Sadece yaralı Belki de mustarip tutulduğundan da öte, Sessizliğin Tanrısı, sen şair: Ümmetimde bakir bir tınıyım: Elimde boyutsuzluğum Gönül çoktan lav Ve asla da sormayacağım: Hiç mi haz etmezsin bunca serzenişten? Hem demezler mi: Gün doğmadan… Gerisini unuttum bil ki Ve adsız isyanlarımla Uyuduğum koyun koyuna O siyah örtüyü serdim Dün gömdüğüm pembe gülün üstüne. Henüz söylemediğim o niyazı Ve söyleyeceğime dair söz vermediğim Ne ise… Sondan başa kaykılmış bir cümlede Rast geldim mademki Teyakkuz yüklü geceye, Seferberlik ilan ettim bu şehirde Ve koyultulmuş gök kubbede Kayacak son yıldıza adadım bu son şiiri. Mücbir sebeplere sordum: Islah olur mu bunca sefil tezahür Hele ki yangından öte Ölümlü bir günceye ısmarladığım yarınlar. Söz bir Allah bir madem, Hiç mi hicap etmez bu sürgün geceler? Mademki yanık bir türkünün nakaratı, Gecenin kiri isi, Ramak kala sona, Neylerdi onca fukara? Varlığın hezimetinde yalıtılmış sair imge, Gölgelerin teyakkuzunda Esir ettiğin o yerinden sökülü rütbe. ŞİİRİME SES OLAN DEĞERLİ ABİM M.F.ÜNALAN HOCAMA ÇOK TEŞEKKÜR EDİYORUM. |
Kutlayarak beğendim.
............................................. Saygı ve Selamlar...