İTİRAFDün, Üsküdar sokaklarından geçtim Hani, o, elli yıl önce beraber yürüdüğümüz sokaklar... Ve atıverip üzerlerinden, yılların yığdığı tozu, dumanı Canlanıverdi ihtiyar belleğimde Sağ kalmış bir kaç anı... Ben, yirmi bir yaşındaydım, sen on yedisinde Seninle buluşacağımız her günün arifesinde Geceler boyu plânlar kurardım Küçücük bir mutluluk yaşamaktı muradım Kızkulesi’ni seyretmeye gidelim derdim, Oysa, baş başa kalabilmekti bütün derdim Sanırım, bunu sen de bilirdin, Fakat, kızlık gururuyla, bilmezden gelirdin Yürür geçerdik Salacağın arnavut kaldırımı sokaklarından Kaçamak ve masum bir öpücük alabilmek için Henüz öpülmemiş bâkir dudaklarından... Sen, daha alışmadığın topuklu ayakkabılarınla, Eğri - büğrü taşlar üzerinde sekerek yürürken Her sendeleyişinde koluma girdiğinde Ve hele elimi tuttuğun anlar Bir ateş düşer, dolanırdı tüm vücudumu Parmak uçlarımdan, yüreğime kadar... Sonra, Şemsipaşa’nın en tepesinde Salacağın kuytu bir köşesinde, Oradaki tek ağacın dibinde otururduk Karşımızda, Topkapı, Sarayburnu, Masmavi Marmara ve ortasında Kızkulesi; Manzara, gerçekten şahaneydi, Fakat, küçücük bir öpücüktü muradım, Bunlar, hep bahaneydi. Sen, o kaçamak öpücükten sonra Gözlerini kapar, başını öne eğerdin, Sonra bana dönüp, kaldırınca göz kapaklarını Sevda çiçekleri açardı gözlerinde Ve çekingen bir hüzün, Utanmış gibi, kızarıverirdi yüzün... Ve benim yüreğimde Kitaplar dolusu, hiç yazılmamış şiirler olurdu Üsküdar’ın gün görmüş evlerinin bahçelerinden Bahar açmış badem dalları taşardı, manolyalar, Manolya kokardı hep sabahlar O zaman, ne kadar masumdu her şey Hattâ günahlar... Gördüm ki dün, Badem ağaçlı bahçeler gitmiş, Manolya kokmuyor şimdi sabahlar Ve yüreğimdeki kitaplar dolusu şiirler yazılmış bitmiş. Yerine yılların getirdiği tortular dolmuş Zaten, o arnavut kaldırımı sokaklar da Şimdi hep asfalt olmuş... Ünal Beşkese |