İç Çekip Ağlamalı YalnızlıkUsumun kayalıklarına sokuluyor sarı bir ırmak Sırtlayıp acıları ruhumun sonsuz boşluğuna atmak istiyorum Ansızın can evime tırmanıyor hoyrat bulutlar Lekeli gönlümün küflü aynalarından bana gülümsüyorsun Çıplak düşler kıvrılıyor ışığa müptela ellerimde Bütün yanılgılarla artçı cümleler biriktiriyor zaman Delik bir kayıkla ben aşka gidiyorum Gül üşür iken dalda, dudağımdan kan fışkırıyor Göğsümde tanımsız sancılar Yalım rüzgâr ıslığıdır vakit Çıkınımdaki özgür düşüncelerle bilinmeze gidiyorum Kırgın ve sürgün bir gençlik ardımda kalan Kaygılar geçirip yağmur bulutlarından Dolunay gözlerinin ülkesine yürüyorum Cezvede kahve kokusu, fincanda merhaban Yıldızlar altında bağdaş kurup seni izlemeliyim İşte o an şimşekler çakmalı, düşler üşümeli Bir yağmur sepkeniyle her yer ıslanmalı Üşümüş ellerimiz birbirini arar iken Ben dilinden dökülecek o ezgiyi dinlemeliyim Yağmur ıslak varlığını hissettirmeden tenimizde Tek pencereli bir oda, ıslak camlarda buğumuz Karanlık zifir olmalı, gözlerimiz birbirini aramalı Yanık sesine tutunmalı o hoyrat sessizlik İç çekip ağlamalı yalnızlık Ve işte o an ben Masal bakışlarındaki güvene dudağımı sürmeyi düşlüyorum Beyaz atlı bir prenses belki de kutsal varlığın Acılar ustura ucunda bilenirken Biz hayal ettiğimiz şeyleri yapmalıyız Sonra sabaha yeniden uyanmak için uyumalıyız Yüz yüze, göz göze, gönül gönüle bir düşün içinde yuvarlanmalıyız Her şey bir kayığa yüklenmeli sonra Ardımızda bıraktığımız ne varsa kaybolmalı Dünümüz değil, yarınımız olmalı zaman Gövdemizden çekip çıkarmalıyız gönül oklarımızı Ucundan an damlayan bütün sözcükleri içimize saplayarak Nefis bir hayat şölenini heybemize tıkarak Acının, aşkın ve mutluluğun uzak ülkelerine gitmeliyiz Ve işte oralarda Hiç bitmeyecek bir aşkın içerisinde ölmeliyiz Selahattin Yetgin |