75-M
ne çok özlemiştim belediye otobüslerini,kalabalığını
binmeden önce soğukta beklenilen uzun kuyruğu hastane çıkışında seninle beraber bakıyordum etrafıma; çatlamış yumurtasından çıkan ve uyku mahmuru gözlerini açan kuş misali... kolay değil! aylardır kışlada kapanmıştım dünyaya hasrettim sana;hasrettim tenine seviştik sabahakadar ve sen gecenin köründe konuştun eski patronunla aklımdan hiç çıkmadı kimdi ne kadar ilgiliydi sonra beni saklardın babandan evin gizli odalarına... gün ışırken çıkardım yola,sabah kızıllığında ulaşırdım zeytinburnuna dolambaçlı yollardan geçip ;büyük bir çukurun ortasında,başlardım ders anlatmaya senin için gelmiştim buraya, senin için tramvay kuyruklarında bekler kalabalık alt geçitlerde korsan kitaplara bakardım eski bir demir yığınına biner kimse ile konuşmadan sirkeciye giderdim bekarlık sultanlıktır derler ya,işte en mutlu bendim eminönünde bol soğanlı ekmeğimi ısırırken, çöp tenekelerinden savrulurken kağıtlar, karanlık basmıştı kağıthaneye ve sen beni yolcu edecektin ; işte o zaman hissettim hani birden aklına gelir anlarsın ; zamanım gelmişti; son kez baktın bana 75-M’den Şehreminide seni yolcu ederken yitirdi gözlerim kırmızı tramvaya binip tünele indiğimiz , ve elele karlı sokaklarında yürüdüğümüz günlerin sonu gelmişti kimbilir yine yenikapı sahilinde o büyük taş yığınlarının ardında iki damla gözyaşı süzülüyordur yanaklarından ve beni anıyorsundur ben ise işten gelen yorgun avuçlarımla kalemi alıp seni yazıyorumdur. |