UNUTTUK
Çamurdan yapılan oyuncakları,
Dallara kurulan salıncakları, Döndükçe bağıran gıncırdakları, Yaylalarda bırakıp da unuttuk. Çorba içtiğimiz tahta kaşşığı, Yayık ayranını, kırık bişşeği, Güvenle başlayan sıra keşşiği, Tarlalarda bırakıp da unuttuk. Kıl çadırların temel direğini, Peynir sıkmasını, ot böreğini, Gelinlik kızların ak bileğini, Tenhalarda bırakıp da unuttuk. Lale, sümbül kokan sıra dağları, Yemiş yüklü bahçeleri, bağları, Sevda dolu o güzelim çağları, Gerilerde bırakıp da unuttuk. Amcayı, dayıyı, bir de halayı, Fark etmez, bulunan tüm akrabayı, En mühimi, anne ile babayı, Mezarlarda bırakıp da unuttuk. Silemedik gönlümüzün pasını, Tutamadık ölmüşlerin yasını, Sevgi pınarında saygı tasını, Masallarda bırakıp da unuttuk. Ne yaptığımızı biz de bilmeden, Beton mezarlara girdik ölmeden, Ruhsuz bir şekilde kalınca beden, Orda burda bırakıp da unuttuk. Acaba ne desem şimdi ben size? Bilmem, gerek var mı başka bir söze? Yok etmiş her şeyi nankör hafıza, Diye söylemeli, çünkü unuttuk. |