23
Yorum
68
Beğeni
5,0
Puan
3180
Okunma
’’Taşları zamanın kumlarına gömülmüş, telaşlı bir yılan gibi bayır aşağı kıvrılan
ve eteklerinde devedikenlerinin tam tekmil, boydan boya, sıra sıra dizildiği o tozlu yolda
selam duruyorum, çocukluğumun yalın ayak izlerine...’’
Hey gidi koca devran...
Nasıl da sürgün ettin körpe bedenlerimizi
Beton yığını kentlerin, rutubet kokan habis ellerine
Biz ki, buram buram kekik kokan
Güneş yüzlü çocuklarıydık mor dağların
Yamalıydı belki toprak kokan minik ceplerimiz
Yine de, yedi cennet sığdırırdık
Yedi cennet yaşatırdık böğürtlen yanığı gamzelerimizde
Binbir renkle boyanırken gülüşlerimiz
Her gece, her gündüz, dört mevsim...
Oysa talan ettin aşk müptelası yüreklerimizi
Kaf dağının ardındaki ülkeden
Haramzadelerin gayr-i meşru saltanatına...
Yedi kocalı hürmüz sevdaların şehvetinde
Bakir ruhlarımızı ziyan ettin...
Hey gidi koca devran
Ve hey gidi koca zaman
Sen nelere ahirsin...
’’Taşları zamanın kumlarına gömülmüş o tozlu yolda, adımlarım gittikçe ağırlaşıyor
Uzayan gölgem süzülürken üstünde sararmış otların, bir tepeli toygar havalanıyor guruba doğru...
Ardından bakarken dilimde kayıp bir ezgiyle,
bir veda busesidir, çocukluğumun yalın ayak düşlerine kondurduğum...’’
5.0
98% (42)
4.0
2% (1)