(c) Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve/veya temsilcilerine aittir.
Şiirlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur.
... şiirine yorum yap
Okuduğunuz şiir ile ilgili düşüncelerinizi diğer okuyucular ile paylaşmak ister misiniz?
... şiirine yorum yapabilmek için üye olmalısınız.
Bir şair tanımıştım..Yazdığı hiç bir şiire,kitabına,makalesine ismini eklemezdi.. Bilinmeyen bir isimle yazardı.. Gıyabında ödüller verilirdi fakat ödüle layık bulanlar kime vereceğini bulamazlardı,o yine isimsiz bir mektupla ödülü ya bir dergiye ya da bir kreşe,(çocuklara) gönderilmesini isterdi.. Bir gün sordum kendisine,neden kendi adını kullanmıyorsun diye.. Yine böyle Hecra gibi çocukluğundan başladı anlatmaya.. Küçükken okul aralarında inşaatlarda çalışırmış ve o zamanlar çimento kağıtlarına yazarmış şiirlerini.. Lise yıllarına kadar böyle sürmüş şiir serüveni..Taki C Gündoğdu ile büyük bir tesadüf sonucu karşılaşmalarına dek.. Gündoğdu zor ikna etmiş isimsiz şairi dergide yazması için.. Sonunda dergide de başka bir isimle yazması koşulu ile anlaşmışlar.. Soruma geldi..Cebinden yine bir çimento kağıdına yazılı şiir çıkarıp verdi.. Şiirin sonunda paranteze alınmış bir söz 'Şimdi ben hangi taşa susayım seni'.. 'Ben' dedi 'Kendimle birlikte her şeyi bir taşın dibine sustum.. 'Sözcüklerim anlatırsa anlatır bundan sonrasını,bu anda kim olduğumun bir önemi yok ki değil mi'.. İlk anda umutsuzluktan tutalımda olumsuz pek çok şey gelebiliyor insanın aklına..Oysa dehşet bir duyguydu bu.. Bende sonradan anlamıştım yazık ki.. Hecra da diyorsun ya 'Ah,ben kime anlatıyorum ki, insan anlatır mı hiç derdini bir taşa' İnsan bir taşa susuyorsa senin konuşmaların çatlağını bulan suya dönüşmüştür çoktan.. Hecra dönem filmleri tadında teatral bir seneryo gibi Hena..Sevgiler..
Yüksek lisans yaparken hocamız bize bir dönem ödevi vermişti,ödevimiz bir günlüğün çevirisini yapmaktı,doğrusu telaşlanmıştım,farklı bir dilden ceviri olacağını sanmıştım,
Özenle korumamız konusunda uzun uyarıdan sonra hocanın verdiği ajandayı aldım,incelemeye başladığımda şaşkınlıkla bu ajandanın aslında türkçe yazılmış bir günlük olduğunu fark ettim,o kadar çok yazım hatası vardı ki gerçekten okunması çok zordu,üstelik sayfa ekonomik kullanılmış olmalı ki neredeyse boş yer bırakılmamış,İlk sayfalarda yaşadığım güçlük neredeyse bıktırmıştı,birkaç sayfadan sonra anladım ki bu günlük bir balıkçının günlüğüymüş,
okuma yazmayı sonradan öğrenmiş bir balıkçı...Okudukça zorlaşan sözcüklere aldırmamaya başlamıştım,Öyle ki bu balıkçının denize aşkına hayran kalmıştım,o berbat yazısına rağmen deniz ve gökyüzünü anlatışı...Uyanır uyanmaz ilk yaptığı şey denizi betimlemek,denizi anlatmak olurdu,dünyada olup bitenleri eline geçen eski gazetelerden derleyip not almış,bulduğu her bilgiyi defterin bir köşesine eklemiş,
Ailesine,çocuklarına özlemini anlatmış, ama en çok denizi ve gökyüzünü..Her sabah uyandığında denize ve martılara selam veren bir balıkçı...
Günlüğün çevirisi bittiğinde buruklukla teslim etmiştim hocama,
Anladım ki her insanın derdini anlatacağı,içini dökeceği bir taş,bir insan bir defter ya da deniz olmalı hayatında...
Çok teşekkürler güzel yorumun için Doğan, sevgiler...
Su olup bir eski zamanda bir şairin derdini anlattığı bir taşa değmek belki okadar da kanamaz, yaralanmaz değildir deniz... Kutluyorum güne değer bulunan şiiriniz için. Saygilar.
Hani büyüklerimizin sözü . Bütün dertler kayaya taşa. Taş yüklenir. Bütün dertleri ne varsa. O bile ayrılır iki yana. Korlaşmıs yürek. Köz olmuş susuyorsa. Taştan da kuvvetli Dayanır acıya.
Henacığım kutluyorumseni Yüreğin sağlık. Kalemin daim olsun .Yüreğin susmasın. Sevgilerimle
Ya da bir taş'a ki çatlasa sır vermez başkasına senden..
"Bana sor diyor Ferdi baba radyo da, yalnızlığı bana sor..."
Mutluluğun kıyısı dikenli tellerle çevrilmişcesine mesafe bırakılmışsa kâlbine bil ki o mutluluk sandığın her ne ise sana zararlı.
Zira zorla olan hiçbir şeyin adı ve tadı olmaz. Olacak olan kendiliğinden gelişir ve bir hercai gibi filizlenir kâlbinin derinliklerinde. Işte o zaman mutluluk gözlerinden okunur bilirsin aslında sen de bunları ben niye yazıyorsam..
Sen yine de derdini suya ve taşa arzını Yaradan'a ve nazını seni sevenlere sun. Karşılığı çok güzel olacak bak gör.
Gör mutluluk aslında senin kâlbin ve dertlerin sınavın..
Herşey Yaradan'dan.. hazırız yani herşeye.
Tıpkı şarkıdaki gibi. "Yok bir sitemim hayatta herşey kısmet.."
Anlatabildim değil mi sevgili hena.
Selam olsun güzel gönlüne her daim dostça ve sevgiyle..
''Körfezdeki dalgın suya bir bak, göreceksin: Geçmiş gecelerden biri durmakta derinde; Mehtâb... iri güller... ve senin en güzel aksin... Velhasıl o rü'yâ duruyor yerli yerinde!''
Teşekkürler güzel yüreğin için,sevgiyle daima Nar..
ismini eklemezdi..
Bilinmeyen bir isimle yazardı..
Gıyabında ödüller verilirdi fakat ödüle layık bulanlar
kime vereceğini bulamazlardı,o yine isimsiz bir mektupla ödülü
ya bir dergiye ya da bir kreşe,(çocuklara) gönderilmesini isterdi..
Bir gün sordum kendisine,neden kendi adını kullanmıyorsun diye..
Yine böyle Hecra gibi çocukluğundan başladı anlatmaya..
Küçükken okul aralarında inşaatlarda çalışırmış ve o zamanlar
çimento kağıtlarına yazarmış şiirlerini..
Lise yıllarına kadar böyle sürmüş şiir serüveni..Taki C Gündoğdu ile
büyük bir tesadüf sonucu karşılaşmalarına dek..
Gündoğdu zor ikna etmiş isimsiz şairi dergide yazması için..
Sonunda dergide de başka bir isimle yazması koşulu ile anlaşmışlar..
Soruma geldi..Cebinden yine bir çimento kağıdına yazılı şiir çıkarıp verdi..
Şiirin sonunda paranteze alınmış bir söz 'Şimdi ben hangi taşa susayım seni'..
'Ben' dedi 'Kendimle birlikte her şeyi bir taşın dibine sustum..
'Sözcüklerim anlatırsa anlatır bundan sonrasını,bu anda kim olduğumun
bir önemi yok ki değil mi'..
İlk anda umutsuzluktan tutalımda olumsuz pek çok şey gelebiliyor
insanın aklına..Oysa dehşet bir duyguydu bu..
Bende sonradan anlamıştım yazık ki..
Hecra da diyorsun ya 'Ah,ben kime anlatıyorum ki,
insan anlatır mı hiç derdini bir taşa' İnsan bir taşa susuyorsa senin
konuşmaların çatlağını bulan suya dönüşmüştür çoktan..
Hecra dönem filmleri tadında teatral bir seneryo gibi Hena..Sevgiler..