** Kanaat Edipte Aza **Aslında.. Yaşamak denirse adına Yaşamaktır... Bazen aç, bazen karın tokluğuna Biraz tuz,biraz biber Hani o, Bir lokma ekmek uğruna.. Bu ellerde.. Siyah perdeler çekilipte Aydınlığa.. Korkarak ve ürkekçe, İçten içten sessizce ağlamaktır,çaresizliğe Hiç umudu olmayan yarınlara..! Ve öylece sığınmaktır.. Bu şehrin arka sokaklarına Varoşlarına...! İşte.. Bacası tütmeyen.. Bu garip fakirhane, Onlardan sadece birisi Derme çatma çatısı, Naylonla kaplı iki pencere. Birde yarı açık,kırık dökük kapısı.. Yaşama dair.. Ne ses var var,ne seda. Ne bir ışık,nede tüten bir baca..! Halbuki.. Görüyorum, Gezinen gölgeleri, Bu metruk evde.. Mutlaka yaşıyor birileri.. Ve işte.. Günler önce, Sokaklarda gördüğüm yine o çocuklar Demek bu barakada kalıyorlar. Evin önünde.. Yalın ayak, Üzerlerinde.. Birtek ince atletle Buz kesen karlar içinde Adına.. Eğer oyun denirse Koşuşturuyorlar ordan oraya, Sanki, Tiyatro var o evde, Hayatın en acı gerçeği, O an oynanıyor sahnede. Yüreğim yana yana, Dayanamadım,yanaştım yanlarına, Yakından görünce onları, Anlatamam.. O anki duygularımı..! Tombul tombuldu, Kardan kızarmış ayakları.. Al aldı yanakları.. Ve.. Gözleri ışıl ışıldı her birinin..! Ben, Ağlanıp,sızlanacaklarını beklerken Onlar bana gülümsediler. Karşımda ne eğildiler,nede büküldüler.. Belki de karınlarına.. Bugün bir lokma ekmek bile, Girmemişti daha... Onlar.. Aç acına,yalın ayak dolaşsalarda Karda kışta,sokakta.... İnanın ki.. Çok mutluydular, bu hayatta. Ben.. İlk defa Kanaat edipte aza, Mutlu olabilmeyi gördüm, Yüzlerinden nur akan o çocuklarda..! |