HALEP
Cehennemi yaşatır, yukardan çelik kuşlar
Savunmasız sivile, can verirken acımaz. Uzun geçecek yine önümüzdeki kışlar Yüreğime yapışan lekeleri kazımaz. Paklamaz islerini gözümden akan nehir Bir zamanlar mamurdun, efsane yiğit şehir. Acımadan sattılar, soyları çünkü celep Ne olursun eğilme; virane şehir Halep! Bilirim ki sızlayan Yavuz’un kemikleri Yaratan’ın izniyle doğrulup da kalkacak. Kuşanıp pusatını yüzdeki mimikleri Düşmanımı korkutup dosta güven katacak. Türk güçlüyse üstümden, uzak duracaktır kin Koruyucu zırh gibi yetişsin dini mübin. Mazlumu korur Rabbim, gönlümden geçen talep Ne olursun eğilme; virane şehir Halep! Şoktadır enkazlardan yetim çıkan bebeler Unuttu ağlamayı acıların koynunda. Torunu umut diye büyütecek ebeler Vebalini taşıyıp, hissedecek boynunda. Hür dünya iyi baksın Ümran’ın gözlerine Zulmeden Esatların kanmasın sözlerine. Üşüyen balalara, şifadır olsa sâlep Ne olursun eğilme; virane şehir Halep! Sen orda duruyorken, arşınsa elimizde İnanan darda ise, mesafeler ölçülmez. Hürriyet naraları sakızken dilimizde Tüm çekilen acılar ne yapsanız küçülmez. Ömer gibi adalet düşmeli bahtımıza Şaşırırsak billahi kurt girer tahtımıza. Ortadoğu dolaşık ucu olmayan kelep Ne olursun eğilme; virane şehir Halep! İsmail Süklüm 21 AĞUSTOS 2016 KASTAMONU |