ALNINDA EDEP ASILI ANILAR
Gecenin bir yarısında
kan ter içinde uyandım sesine Silüetin akıyordu kör penceremden demir duvarlara Duygularım idam oluyordu ellerinde Zemheri ayazında buz tutmuş süğüklerde saçak saçak uğulduyordu pamuk prangalara esir düşmüş taş yastığım Yorganım yağlı urgan misali boğum boğum dolanıyordu cılız boynuma Hiç olmamıştı böylesine mahsun böylesine biçare kalışım Bir kâbustu sanki can kulağıyla beni dinleyen siyah beyaz donuk resimlerle haşır neşir oluşum Bomboş bakan bir çift göz ile bu denli hesaplaşışım Bu bir kabustan başka ne olabilirdiki Evet evet kâbus gibi bir rüya bu Ellerimden ellerini bir çırpıda koparıp ardına hiç bakmadan yüzünü dolayıp gidişin Bir rüyaydı kalbimi kanlı ellerinle peyderpey yerinden söküp alışın Bir rüyaydı kirpiklerime nimbus yağmur bulutlarını hediye edişin bir rüyaydı Istıraplar içinde raksedişin Hatırlarmısın kızılcık dallarına salıncaklar kurduğumuz o günahsız günleri Erguvanların gölgesinde saatlerce göz göze oturduğumuz o kara sevdalı anları Hatırlarmısın Derbeder çimenlerin üzerinde çocuklar gibi yuvarlanıp ayrılık vakti gelip çattığında utandığımızdan birbirimize sarılamadan hoşca kal deyipte dönüp gitmek için adım atmaya mecalimizin olmadığı ayaklarımızın yere zımbalandığı o çilekeş akşamları Eğer sen de benim kadar tutkulu sevdiysen unutamamışındır o misk-i amber kokulu anıları Papatyalardan fal tutardık seviyormu sevmiyormu nidalarıyla Çocukların yağ satarım bal satarım oyunu misali halka oluşturan sigara dumanlarından medet umardık Şimdiki gibi cep telefonu Internet yoktu Görüştüğümüz zamanlarda bir sonraki güne kertik atardık olurda bir terslik olup birimiz gelemezse Bir diğerimiz bekleye bekleye ağaç olurdu parktaki fıskiyeli havuzun başında ki bu bekleyen çoğunlukla sen olurdun maalesef malum kızlar öyle her istediğinde dışarı çıkamazlardı Bir gören olurda söz ediliriz diye Al yazmalı gelincikler gibi kızarırdı yüzümüz sanki büyük bir suç işliyormuşuz gibi oysa yavukluyla bırakın sarmaş dolaş gezmeleri boy boy poz vermeleri el ele tutmaya bile çekinirdik Allahın emriyle başımız bağlanmadan her ne kadar sevsekte saçımızın telini bile sakınırdık sevdiğimizden Hak indinde helal olmayan el sevda saltanatına şefaatci olamaz derdi Babannem Büyüklerin verdiği nasihatlara uymamak ne mümkün Yüreğimize kara sevda kazılsada Edep us asılıydı alın şakağımızda Havva Anamızdan bu yana Namus kavramı kadınların sırtına saplanmış kör bir hançer gibi oyar şakağımızı ve namus arzulardan fersah fersah önde gelir bir kız için Hal böyle oluncada kara sevdaya kalbini zamansız kaptıranlar Mecnun misali sevdiğine kavuşamadan sahrayı keşveder Çünkü Alnında edep asılı olanların ar damarı Aşk-ın ıstırabını oluk oluk içlerine çekerler Ve Yüreklerinde hapsolmuş bir avare kor kütlesiyle Şakülü kaymış bu virane dünyadan zamansız göçer giderler Nafize |