TANRI MİSAFİRİaç kapıyı yılları sürükleyip de geldim ardım sıra yorgun ellerimin kapını vurmasına izin verme kırıldı kırılacak yoklukla ayakkabılarımla gireyim içeriye çamurlu olmasına aldırma silersin izlerimi sonra. zahmet etme sol tarafta biliyorum salon kaç kere gelmiştim yıllar önce o zamanki heyecanların üzerinden ne çok rüzgarlar geçti artık esamesi bile okunmuyor merak etme sadece inceden bir sızı kaldı sol yanımda biraz da kalp çırpınışları boğulmadan önce. şurdaki koltuğu severdim en çok hani siyah mobilyaların yanında ben burdayım diye ısrarla sırıtan kırmızı koltuk ayaklarımı toplayıp otururdum gözlerim gözlerine yapışık mıknatıs gibi çekerdi beni o yüzdendir şimdi siyahtan bu kadar nefret edişim. bir kahve yap bana orta şekerli yanına bir kaç çikolata iliştir acısını alsın eskiden bir kez de sen yapsan derdin sitemle tembellikle suçlardın hep beni kahveden çok getiren ellerinin kokusunu severdim çapkınca kıvrılan dudakların bana uzatırken fincanı bir gülücükle aydınlanırdı ve ben bana yaşattığın ilklerin içerisine bunu da katardım sen bilmezdin. dur neden geldin diye sorma hemen biraz soluklanayım eski anılara yaslanıp. bir hesap var aramızda yıllar öncesinden kapanmayan söyleyemediğim o kadar çok cümlem içimi kurt gibi kemirir durur yıllardır açtım yüreğimi önüne at hadi üç beş cevap doyurmasa da bir süre rahatlatsın içimi. şu yerde serili halı hala mı değiştirmedin yenisiyle üstünde yürüdükçe ayaklarına dolanmıyor mu yerde uzanmış halimiz ve bitmez zannettiğimiz kahkahalarımız bak ’ay’ hala eskisi gibi ısıtmadan aydınlatıyor odayı yanaklarımız halıya yapışık gözlerimiz başımızda duran geleceği tarıyor ve gençlik pencere pervazında bacak bacak üstüne atmış alaycı sigarasını yakıyor dumanı genzimize kaçan ah o bizim sandığımız fahişe kim bilir hangi kollarda sabahlıyor. söyle bana kolaymıydı unutmak yoksa yumruğun duvarları belin her hangi bir karyolayı sallarken ben gönlünün bir köşesinde kaldım mı? bunun cevabı beni uzun bir süre avutur merak etme ’ben de sevilmiştim bir zaman ’ derim her sevilen gibi başım dik bizim kuramadığımız yuvadan ayrılırım peşimde çalı çırpı yıkıntılarıma basa basa. öyle şaşkın bakma bana yorgunum hem de çok eğer uyuya kalırsam uyandırma eskisi gibi şefkatle olmasa da bir battaniye at üzerime gürültü etmem merak çıkar giderim sessizce bir gören olursa da tanrı misafiri de geç üzerimden. Ayvazım DENİZ |