HAYATIN GERÇEĞİKıyı boyunca yavaş yavaş yürürken, Anlayamadığım bir duyguyla ürperdim. Birden ciğerimin yandığını hissettim. Soluduğum havanın sıcaklığı mıydı sorumlu, Yoksa, yüreğimden ciğerime; Düşüncelerimin ateşi mi dökülüyordu. Dizlerimde derin bir yorgunluk vardı, Yine de durmuyor, ilerliyordum. Hayatın gerçeği bu muydu?......... Düşüncelerimi dağıtmaya çalıştım durdum. Dalgalar ayaklarıma vuruyordu, Suya baktım, su ayaklarımı rahatlatıyordu. Gözyaşlarım, o da beni rahatlatıyordu. Düşündüm...acaba, Acaba denizin suyu; Gözlerimin suyundan daha mı tuzluydu? Denemenin tam sırası.... Mmmm, yok,....değildi.... "Gözlerimin suyu" daha tuzluydu.... Keşke her bilmecenin anahtarı, Bu kadar kolay erişilebilir olsaydı. Haz ile karışık bir hüzünle, Batan güneşe baktım..... Sanki "batan", güneş değildi, "bendim" Neyse ki, batıyor olsam da, Budalayım ama, alçak değilim.. Ben böyle düşünürken, Arkamdan bir ses; "Ne güzel bir yürüyüş değil mi? Hiç olmazsa yarım ağızla olsun , Bizi de davet edebilirdin" Gülümseyerek cevap verdim; “Halinize bakılırsa, buraya siz benden, Çok önce gelmişsiniz”. Benden yaşça büyük olmalarına rağmen, Daha genç görünüyorlardı. Gamsız çocuklar gibi cıvıltılı. Deniz sefasını bitirmişler evlerine dönüyorlardı. Şüphesiz, az sonra facede resimler paylaşılırdı. Onlara rastladığım iyi oldu. Düşüncelerimin yönü değişti. Karşıdan yalnız bir adam bana doğru yürüyordu. Yaklaştı, yaklaştı, Sen de benim gibi yalnızsın der gibi bakıyordu. Ne garip, onun bakışları, Eve dönene kadar aklımda on şiire malzeme oldu. Asiye |