KUZUM BENİM...
Uzaklardan acı dolu bir meleme sesi
Böldü geceyi. Derin bir kederle ürperdi içim. O ses ki yürekleri dağlayan Çağırıyordu beni bilmediğim diyardan. Aramalı bulmalıydım bu sesi. Sarmalıydım yarasını tez elden. Revamıydı bu feryada bigane kalmak. Kalbim öksüz bir yavrunun matemini tutarken Açtım ellerim semaya doğru. Bekledim bir mucize yüce Tanrıdan. Gün doğmadan doğdu güneş gönlümde. Okuduğum bir haberle kendimden geçtim! Bulmuştum izini beni çağıran bu sesin! Beş günlük bir yavruyken ayırmışlardı onu Anasından. Satmışlardı ağzı süt kokan bu yavruyu Yaban ellere. İnsanoğlu denen barbar varlıklar! Meee meee! diye inlemesi Ana hasretindenmiş meğer. Lapseki’nin bir köyünde buldum Bu öksüz sesi… Öptüm kokladım doya doya şefkatle. Bastım bağrıma anası niyetiyle. Günlerim onunla anlam buldu. Onunla açtım sevgi kokan sabahlara Gözlerimi. Kırlar çayırlar akar sular onun varlığıyla şenlendi. Ana yüreğinin arşa çıkan kokusunda tütsülendi Her yanım. Öksüz bakışlarının kutsal büyüsünde her akşam. Anladım ki; Uzakları yakın etmedikçe Varıp yanı başına gönlünce sevmedikçe Derdine merhem olup sürülmedikçe İnsanım! diye yaşamak nafile bence… |