Kış
Çetin bir kış ve zalim bir hayat vardı dışarıda
Bayat ekmek kuyruklarında taze ekmek düşleriyle doyurdum karnımı Hırkamın kaçan ilmeklerini çitidim titreyen parmaklarımla Çocuklarıma minik kazaklar yaptım. Acıkmazdı ve üşümezdi anneler Ben çocuklarıma hep bu masalı anlattım Yakacak odun kalmayınca, Genç Werther’in Acıları’yla yaktım acılarımı Milena’nın mektuplarıyla ısındım Uzaktan Aşk yanarken sokuldum iyice sobaya Ben aşka ilk kez bu kadar yakınlaştım Doksan dokuz ismi ile yalvardım Allah’a Doksan dokuz duam doldurmadı bir tası çorbayla Suya ekmek doğrayıp şekerle tatlandırdım Ben bu hayattan hiç tat alamadım Komşuların karyola gıcırtılarını dinlemekle geçti gecelerim Çift kişilik yataklarda ben hep tek yattım Onlara nispet olsun diye Bazı geceler sabahlara dek Boş karyolayı salladım Yüksek binaların bodrumlarında oturdum hep Nilgün’ün hayata çakıldığı yüksek evi Bir tüpüm olmadığı için Sylvia’nın fırınından sızan gazı kıskandım Yaşayanlara değil ama Ben hep ölümü başaran kadınlara hayran kaldım Çetin bir kış vardı kapımda ve zalim bir hayat İki çocuğumla içeride mahsur kaldım O yıl ben Tanrının varlığına inanmayı bıraktım |
Şiir bi celismedir belki de..böyle doğar.