Gel..!
Kulakları duymayan sevgililere sesleniyor rüzgar
Do,Re yi kıskanıyor Mi, Fa yı boğuyor Soğuyor hava gitgide,Ölen güneşin oğlu olsa gerek! Peşpeşe doğuran bulutlara, lanet okumada gök Serseri bir şimşek, aydınlatıyor alnımın ortasını Kafatası hamalı, boyunların ödülü, altın gerdan Mestan gibi uyuyor sevgilim, falancı dağın eteğinde Gün az sonra; hiç sıkılmadan, yeniden doğma cömerliğinde Köşeye sıkışmış kubur faresi düşlerinide al gel ! Pergelle ölçülmeyecek kadar şekilsiz, gel gitlerini Heybetli bir aşka, kaç kurşun sıksan? biter aritmetiği Felsefesini yitirmiş kırmızı gül çaresizliği Şehrin bütün çiçekçileri eşkıya olmadan gel ! Sövdüğün tüm şiirlerden özür dile! aç ellerini Kapan kurulmuş avını beklemede toprak Islak kirpiklerini kurutacak, ütülü gözlerim Korkmanın anlamını yitirdiği, izdüşümlerine tutun Ketum ol gece gibi ,sessizce gir bedenime Sebebi ne diye sorulan tüm soruların, yanıtsızlığında saklan Bulamasın seni, rüyalarıma giren çingene Kendini önemsiz hisseden çakıltaşı,kaya olup düşmeden gel ! İki dağ el sıkışmadan,ortalık yatışmadan Ay’a kelepçe vurulmadan,Yıldızlar teker,teker içeri atılmadan Dudakları çatlamadan aşkın,susuzluktan ölmeden güneş Leş’ini yemeden karga,peşini bırakmadan gökkuşağının Asılı kalsanda göğe,bulutlara tutunarak gel ! |