Hiç bile...
Nasıl girdiysek böyle bir çembere,
Kör olmayı ister mi hiç; Göz, göre göre, Ne cehennem ne cennet, Burası isimsiz bir yöre, Örf, adet, töre, Ayrılık, Nefret ve öfke ile karşılanırdı farklılık, Vicdanları harcardık, Ne ile dolardı, elimizdeki kumbara, Kimini dik tutardı yaşadıkları, Kimi çoktan dönmüştü, kambura. Arkamızda, endişeli gözlerimiz vardı, İçimizde hep bir kötülük, Öldü sansak da, hep biraz sağ, Aramızda ne bir nifak, Suçlumuz, ne bir kediydi simsiyah. Ne sorun olabildik başlara, Ne başlardayken sorumlu, Ne cevap alabildik; Ne cevap olabildik, ne de soru, Ya eğri olduk, ya doğru, Ya batı olduk, ya doğu, Ne öz olabildik bir konuya, Ne üvey, Uyumsuzduk her yerde, Ne gelin olduk, ne güvey, Zihinlerdeki uzaklık, Hep yan yanaydık ya; Ne kuzey olabildik, ne güney, Anlamadık hiç halden, Ne kulübe olduk ne saray. Kendisine usta diyenleri de gördük, Ne kalfa olduk ne çırak, Sinsi düşüncelerle bir şeyler ördük, Ne yakın olduk insanlığa, Ne de ırak! |
sagılarımla