ayten
yazılmamışı yazmalıyım
ne yapmalı ya tüm bildiklerimi unutup yeniden doğmalı ya yeni dil yeni yazı bulmalı anlatılamayanı belirten sağdan sola yukardan aşağıya papirüs’e taş öbeğe hepsi denendi irdelendi hele ki kamış kalemle tükürükle üryan göbeğe yoktur menendi hacıları hocaları delirten mağara duvarlarına kazdılar bulutlara lazerle yazdılar aman aman ne inciler saçıldı güzel başbakanlar için bembeyaz sayfalar açıldı muhalefeti köpürten bülten üstüne bülten kalbe yazmayı denedim aşktan başka almıyor “yeni dar” kafamda biriktiremedim “eni dar” benden bu kadar velhâsıl bulamadım içte dışta bir cidar ne ki beni bu zora iten? sokakta buldum bir kedi tanıştım danıştım oralı bile olmadı kuru mamayı güzelce yedi kucağıma kıvrıldı bir hırıltı bir mırıltı sanki ehl-i keyf bir tiryaki denize karşı nargile höpürdeten yazı ne mi oldu yazılmamıştı ki zaten ayrıca ne var ki yazmaya değer? aşk üzerine olmazsa eğer şöyle içimi titreten belki bir buzlu rakı beyaz peynir kavun kıyıda portakal sandığında ve iki tabure yazdan bırakı eften füften bir de eski göz ağrısı içip içip mehtaba karşı gazel patlatıp sonra şişeyi denize fırlatıp boğaz’ı inleten vibratör ayten (aralık ‘03) |