ÇOCUKLUĞUMUZ
Yaşamadık diyemem o günlere doyunca
Zamanın eyerinde geçti çocukluğumuz Çokça yayan yapıldak tozlu yollar boyunca Bir tütün seferinde geçti çocukluğumuz Doğduğu gün tarlada ağaçların dalında Salınırdı beşikler sevdanın masalında Rüzgârın ıslığında, çobanın kavalında Ezgisi çok derinde geçti çocukluğumuz Hilalden dolunaya ay gizemle büyürken Şaşardık selvilerde bizimle bir yürürken Uzaklarda köpekler karanlığa ürürken Gemici fenerinde geçti çocukluğumuz Karpuz kabuklarıyla toprak çektik, kum çektik Çamurdan dünyamızı gururla yere diktik Her şey aslına döner… Nereden bilecektik Beşerin beşerinde geçti çocukluğumuz Daha gün uyanmadan yola düşerdik erken Besmeleyle başlardı dedem ekin ekerken Sabahtan akşamlara kağnıyla sap çekerken Dertlerin tekerinde geçti çocukluğumuz Karıncalar misali âşığıydık doğanın Müstahsili olmuştuk iskelenin, soğanın Hayretle incelerken evini tosbağanın Eşeğin semerinde geçti çocukluğumuz Doğuştan güreşçidir her peygamberdevesi E, bizde de öyle bir pehlivanlık hevesi Öcülere, devlere demeden neyin nesi Kaderin minderinde geçti çocukluğumuz İstiklâl Marşı ile başlayan yayınların Radyo Tiyatrosu’yla, Arkası Yarın’ların Çocuk bahçelerinde edebî yazınların Ömrün şaheserinde geçti çocukluğumuz Pancar motorlarıyla bostana ve gövere Emmeden su çekerdik ayda bilmem kaç kere Uykusuz gecelerde düşmeden hiç kedere Umudun seherinde geçti çocukluğumuz Her ekin orağında eğilirdik y/ay gibi Oraklarla, tırpanla çekilir halay gibi Yanardık yaz boyunca adeta buğday gibi Renklerin esmerinde geçti çocukluğumuz Bir sel gibi kükreyip deli deli çaylarca Yeri göğü inletir yularlanmaz taylarca Öküzlerle, atlarla düven sürüp aylarca Çokça harman yerinde geçti çocukluğumuz Kadınlar su çekerdi çeşmelerin başında Gün inerdi akşama mahşerin telaşında Elde tahta kaşıklar oynar arapaşında Nelerin nelerinde geçti çocukluğumuz. Sokaklarda çemberle, çokça topaç çevirdik Telden araba sürdük, bazen çarpıp devirdik Bizler yokluk çağında ne varlıklı devirdik Devrin iyimserinde geçti çocukluğumuz Kulağımızda ezan, yüreğimizde iman Yürüyorduk hayata vicdan ile her zaman Büyüklerin önünde diz çökerek kız kızan İnsanlık ezberinde geçti çocukluğumuz O vakitler bizdendi, millîydi kahramanlar Elimizden düşmezdi Kara Murat, Tarkan’lar Karaoğlan filmiyle renklenirken akranlar Filmin beraberinde geçti çocukluğumuz Elimizde kılıçlar girerdik kavgalara Veyahut da şişlerle dalardık tarlalara Hayal yayından oku salarken kargalara Masal atmosferinde geçti çocukluğumuz Akşamları koşarken peşinde bir kaçağın Çökmüştü köyümüze acısı bir saçağın Temmuz akşamlarında ruhumuz darmadağın Kıbrıs seferberinde geçti çocukluğumuz Titrek gaz lambasının esrarengiz efsunu Hep kapalı gişeydi ışık gölge oyunu Sahne aldı duvarda karabaşı, koyunu Ellerin eserinde geçti çocukluğumuz Yazın tütün çizerdik beş şişi beş kuruşa Lokumlu bisküviyle gelirdik dolduruşa Cepte kırık leblebi koştururduk yokuşa Kızaklar üzerinde geçti çocukluğumuz “Amin Allah!” sesiyle evlerin önlerinde Altüst ederdik köyü arife günlerinde Haşeşli çörek-bekmez bayram öğünlerinde Leblebi şekerinde geçti çocukluğumuz Fedakâr babaların, vefakâr annelerin Alnı ak, saçları ak dastarlı ninelerin Dambaşında papatya yetişen hanelerin Manevi siperinde geçti çocukluğumuz Sırtıma sırt verirdi uzandığım çayırlar Dayanmazdı bizlere dere, tepe, bayırlar Güderken hayalleri uçsuz bucaksız kırlar Kuşluk vakti serinde geçti çocukluğumuz Kurbağalı göllerin kalbi hızla çarparken Ağustos böcekleri hep serenat yaparken Yıldızlar gökyüzünde çapkınca göz kırparken Sevda semaverinde geçti çocukluğumuz Nedense büyüklere özendik o aralar Mahalleye yeterken çaldığım sigaralar Tek Zafer Gazozu’na yetmiyordu paralar Feleğin çemberinde geçti çocukluğumuz Sonbaharda basılan tütün balyalarıyla Sarınırdık kışlara bahar hülyalarıyla Deliksiz uykularda yârin rüyalarıyla Aşkın eşdeğerinde geçti çocukluğumuz Gazoz kapaklarıyla az mı oyun oynadık Köy kazandı biz kepçe kaynadıkça kaynadık Bir yandan sınanırken diğer yandan sınadık Herkesin geçerinde geçti çocukluğumuz Hiç gözümüz olmadı hayatın beleşinde Talih patlak bir toptu çilenin güneşinde Esaslı bir gol için koştururken peşinde Tacında, kornerinde geçti çocukluğumuz Yağmurunda yünerken yakılan her havanın Payamından öğrendik acısını ovanın!.. Tüm Kırcalılar gibi geçim denen davanın Kutsal alın terinde geçti çocukluğumuz. 10 05 2016 Salih Erdem (Çocukluğumuz) |