GÜN VE GÖZLERBen gözlerinin içine bakmayı henüz öğrendim Bütün kötülüklerden arınmış içim Sevgiye demlidir militan yüreğim İndifa halinde kayacak son yıldızı bekler Üşümesin diye kuytularda bebekler Ben gözlerinin içine bakmayı henüz öğrendim Ben çoktan öğrendim dünyanın kaç bucak olduğunu Ömrümün çoğunu gurbete eklemledim Sıla gözlerimde buğulu bir düş Biz büyüdüğümüzü sanırken Büyümek şakuli bir düşüş Çoktan öğrendim Gözlerinin içine bakmayı henüz öğrendim Sağalmaz yaralarım oylum oylum Bulut olup ağmamışım uzun sürmüş toyluğum Sevi sazda dümbelek, vicdanın eksik etek Karanfilin boynu bükük olduğunu Saçlarını savurduğunda deli rüzgarı Sigaramın ucunda duman duman efkarı Çoktan öğrendim ama Gözlerinin ta içine bakmayı henüz öğrendim Uçuruma açıldığını yarların Suyu ekmeği kara başka diyarların Cemre toprağa düşmüş Dallara su yürümüş Çatlamış çiçekler kışa hasetinden İlk ışık düşmüş kara zindanıma Benimde büyümekte artık göz bebeklerim Gözlerinin içine bakmayı henüz öğrendim Düşe yatmadım anka Üveyikler yok, kınalı keklikler, paçalı güvercinler Artık dağa çıkmıyor kurtlarda Ben gözlerinin içine bakmayı yeni öğrenirken Son ceylanı da vurdular Boy vermezken Sultan suyun sazları Hayrettin YAZICI |
gençkenmiş, insanın militan ruhunun şahlanışı. büyüyünce bir de bakıyorsunuz ki, heba olmuş ömür. üstelik bir arpa boyu değişmemiş hiçbirşey. yaşanacak pek çok şey için ise geç kalınmış.
bu kadar lafı niye ettim bilmem. demem o ki, şiiriniz güzel olmuş üstad. selamlar.