Boğaz'da hava aldım
sahilde geziyordum derken bir vapur geldi
birden sevinçle durdum içimden bir tur geldi güverte püfür püfür sonbaharda güneşte lütfen etmeyin küfür serüven budur işte güzelliğe doyulmaz olmaz, olmaz böyle haz sözlerle anlatılmaz rakipsiz eşsiz boğaz sonra bir iskelede yeni yolcular bindi deniz boğaz nerede zevk sağanağı dindi zira aralarında bir güzel beni çekti emin oldum o anda gezi şenlenecekti tesadüf belki kader işte geldi karşıma kader bana ne eder iş açacak başıma sigarasını yaktı dumanını savurdu kirpik altı bir baktı tam onikiden vurdu şimdi hayallerdeyim direkt kalbime indi kimim neyim nerdeyim tüm kayıtlar silindi başka ne varsa tabu sade ve yalnız o var yıldırım aşk işte bu tüm diğerleri kovar kafamda çınlayan ses içimden fışkıran his der ki “tereddütü kes” işte bak yeni felis o ankara kedisi bu boğaz’ın “lady” si sanki bir su perisi fakat kim neyin nesi cömert üstü bir etek dudak bal dişler petek göz atmıyor ki bi’tek gülüyor sâfi istek şair mi ne şairi tek söz gelmiyor akla şükür kaldığım diri hem ne derim ne hakla beynim şaşkına dönmüş hayallere gömülmüş sanırsınız ölümmüş cennet huri görülmüş sanki tûba meyvalar karşımda salkım saçak gözlerde karnaval var bu ne kol bu ne bacak kapadım gözlerimi birlikteyiz belledim elini dizlerini saçlarını elledim birden sarsıldı gemi iskeleye yanaşmış allah kahretsin emi meleğim uzaklaşmış bir baktım çoktan inmiş açıp da ellerini kucaklıyor sevinmiş yakışıklı birini olacak zaten buydu benimkide ne huydu bir “sen söyle sen duy” du boşa akan bir suydu vapur turu bitince düşündüm ince ince inceden daha ince derinden de derince hay bacağım kırılsın nerden aklıma geldi ah şu gönlüm durulsun sanki çılgın bir yeldi haydi be git işine onun senle işi ne düşme güzel peşine kâbus olur düşüne bak sağına soluna takılma kız duluna tak sepeti koluna herkes kendi yoluna (16 kasım ’06) |