bir adımlık kasabalarmengüç kaldırımlarında ayrılığa acemi adımlar cömertliği bitmiş gün’ün gene siftahsız toplanıyor bakırlar acele geçmeliyim fırın önünden lavaş bu sen gibi kokar son dikişini vuruyor pineciler ayrılmasın diye tabanla deri etten kemiktenim derdin ya hani başka hesaplar çıkıyor narh’a vurunca gözlerini halay’ı bitecek az sonra kaya gölgelerinin onbeşime kadar düz gittiğim yollar şimdi ne kadar da derin kale zindanlarına sarkmış salkım söğütler bir de zindanlarımda senin sözlerin acelen ne ufku boyayan sıvacı son defa karanlık çöküyor bu kasabaya boş ver siyahı ömrümü göremiyorum karanlıklardan bari bu günlük kırmızıya boya bir gençlik bir şehir bir sevda kaç koltuğa sığar ki ve kaç sürü deve ürkütsem dökülür koltuklarımdaki kaç fırçacı tutarsan tut ufkum gene mavi gene ben sana baki kasım |