Aşk Yüreğimizdeki Kibirli HazKendimi fersahlarca uzağa atıp Gökyüzünün doğurgan aynasında Saçlarını taramak isterdim şu an Ateşe atılmış otların yanışını izleyip bir köşede Üşümüş çocukları ısıtmayı dilerdim Hızla akan zamanın her gününde Sana yeni günaydınlar derleyip Bir çoban kavalından yayılan gün nağmeleriyle Ellerini koklayıp, öpmek isterdim Bir nefeste seni dilemek vaktidir şimdi Bir başka yıldız seçerek kendimize Gündüz ile geceyi ayırsak birbirinden Utkusuz yaşanmıyor yârim Kayıp gidiyor ellerimizden anlar Kayıp bir şehri kucaklar gibi Bütün insanları sarar gibi Seni kucaklamayı isterdim şu an Hangi otobüsün camında isen Hangi koltukta oturuyor isen Fark edip onca kalabalık içinde seni ‘Hoş geldin’ diyerek Özlemli bedenimi tenine bastırmak isterdim Bana sevdaları yakıştırma gül yüreklim Çok uzaktaki sırça bir kafeste mutluluk Mimoza bakışlarının kumlarını getirir rüzgâr Çılgın bir kaçış sendeki, küsmüşsün yaşamaya Kendi gölgenden kaçışınla öldürüyorsun beni Sadece kendinle olmayı seçmişsin yaşamdan Umutları hasat etmiyorsun doğurgan tarlalarından Seni düşündükçe, gönlündeki sevileri özledikçe Bir dairenin içinde kayboluyorum ben de Yatıyorum, kalkıyorum iğreti kafesimde Belki sonumu bekliyorum aynı dairenin içinde Buruk ve acımış bir testide şarapsa hayat Hüzün dilimizde devasa bir lezzet Aşk yüreğimizdeki kibirli haz Bir damlası bile baldan tatlı hicaz Yalnızlık sürmüşsün gözlerine, yoksa naz mı Ne sesimi duyuyorsun yar, ne cismime razı Selahattin Yetgin |