LEYL-İ ZİYÂNKonar göçer Sarâlı ağrılar toynaklıyor Tırnaklıyor Her mevsim sonrası Kersekleşen sinemi Dilimle zımparalayıp raspalıyorum Muhcir lisânıma değen her kelimeyi İki yakası biraraya gelmemiş Düğmeleri kırık İlikleri yırtık libâslı Hazanlardan kalma Sarı hüzünler sarınıyor boynuma Şubat’ı ıslatan Mayıs’ı ısıtan gözlerinin akaklarında Yıkanıyor bedenim boylu boyunca Tenimin vahalarına hayat bahşeden her katre Gûslüdür Sevgili P’aklanması Temize çıkmasıdır Tüm günahkâr kirli çığırtkanlıkarımın Aklımın sulak batak avlağına Tasmasını kırmış zelzeleleri salan Her yetim betimlemen Bir şefâât berâtı Nisan’dan yağmurlarını süpüren kirpiklerinden öpüyorum Acılarım sayısınca Ağrılarım sızısınca Hangi apışık mevsimin ağlaklığından k’alma Koyaklarındaki gizilkondu bulut tortusu Kaç çigan bahar eritti Eritebildi buzullarını Ağrı’nın sarplığını Bu denli karışmışken Parmak izine dudak izim Neden bu kadar mecâlsiz Yorgun Yılgın Bu kadar yabancı b’akıyor Yüzümün devrik cümleli dibâcesine Kitâbesi alnının Bavulunda rutubet kokulu Eprimiş Mütefâil bâbında bir sevda Kırağı çökmüş omuzlarında Yılgın yorgun bezgin sergüzeşt-i emân Cinaslı mısralarda devinen Kekeme kelâmlara asardı Gözünde paslanan hatırâtını Ve Tunç bir kafiyenin kovuğunda Örsle d’öve d’öve yola getirdi Zâyi ilânlarından düşmeyen kafa kâğıdını Alnının orta yeri devâsâ şirpençe Ense kökünü kırbaçlayan saçlarında Zifirî sârî tâun kokusu Kanını kesen damarlarında Boğum boğum son nefes Şimdi Ya Sen Kes artık baş(lığ)ını Bu kangren şiirin Ya Ben Şir û şerbet bilip İçeceğim Zakkumun dibeğini Müsait bir yere çeker misiniz Dedi şiiri Gidecek var |
Kalemin susmasın
_______________________________Selamlar