Uy!.. Kızılırmak uy!..
Uy, Kızılırmak uy!.. duy Kızılırmak duy!..
Kabe suyumuz, zemzem, kevser suyumuz Cem suyumuz, dem sulumuz sensin Damarlarımızda dolaşan can suyumuz Karakterimiz huyumuz mizacımız Nan-ı nimetimiz, bereketimiz sensin!.. Değil misin yoksa, yoksa kus musun !.. Yorgun musun, dargın mısın!.. yüzün asık, kızarmış morarmış gözlerin, ağlamaktan mı yoksa!!.. Cenneti yaşamaksa erek; Çöllerin, ellerin değil; Kızılırmaklarımızın kıymetini bilmek gerek! Uy Kızılırmak un; duy Kızılırmak duy!.. Madımaklarda yükselen feryatları duy!!.. Neronların, hitlerin pabucunu dama attık zulümden yana!!.. Uy Kızılırmak uy!!.. duy Kızılırmak duy!!.. Çıkmıyor kimilerinde, çıkası kıllı kara huy!.. Mustafa ( muster ) Temmuz 1993 Eski notlardan dergi ve ’Mavi Güvercine Mektuplar ’ kitabımdan. |