Temmuz DinletisiHavasız, karanlık ve rutubetliydi. Oysa tertemiz bırakmıştım çıkarken Kapıyı yarım aralayarak. Kalk, Penceyere uzanacak derman bıraktıysan ne iyi. Yoksa kediler bile sevmeyecek seni. Neyi unuttum, neyi eksik bıraktım? Kimin elini yitirdik, Hangi çocuğu kırdık? Arkamızdan ağlayan hangi artığın ah’ı bu? Yarattığımız yalanlara yaslanıp, pişmanlığımızı törpüledik. Bahanelerimizi, Elimizin altında bir yerlere saklayıp büyüttük gizlice, İhtiyaç olunca çıkarttık. Senin arkan dönüktü, beni gittim sandın. Topuklarımın ucunda, Sesimi çıkartmadan, kapıyı çekip kapattım. Günlerce haberin olmadan, Senin evinde, senin yatağında, senin nefesinle soluklandım. Her gün sinsice ölüme su döken, Bir kanser gibi büyüttüm suskunluğumu. Biraz unuttum seni, öylesine birkaç akşam üzeri. Hatırıma hoş geldiğin sabahlara uyandım sonra, Şekersiz çaylara. İki tebessüme, yalandan bir gülüşe, Mutlu şarkılara sarmaladım eksikliğimi. İnsanların ayak sesleriyle bastırdım beynimdeki sesini. Biraz mutlu oldum, oturup yanımda olmayışına utandım. Yokluğunu gözü nemli şarkılara ağladım. Ezberime nakış nakış işlediğim, Zerrelerini söktüm birer birer. Güneşi kovdum, baharı sildim, Bütün Temmuz’ları kesip çöpe fırlattım. “Gidiyorum” diyip, Gidemeyen yerlerine sığınıp yetimliğimi saldım. Sen ki, Annem diye sığındığım ; yüreğinin kaçı karardı giderken? Gittin mi sahi, unuttun mu? Tenine sinmiş tuzumu kuruttun mu? Kartondan mıydı yeminlerin? Ya sözlerin, hangi martının kanadında şimdi? Hayallerimizi hangi maviliğe çaldırdın? Ağzım bozuk şimdi kusuruma baksan da boş, Nezaketimi çocukluğumun arka odalarında bıraktım. Önemi yok kim haklı kim haksız. Dostumu, sevgilimi, annemi, evladımı; Elimi bıraktığın yıldızsız karanlıkta bıraktım. Şimdi unutulduğum yerde bekliyorum seni ama bu önemli değil. Özlüyorum, tam da koptuğun yerden, bu da önemli değil. Git, doya doya sindir unutmayı. Sen nasılsa öldüğün yerden tekrar dirilirsin içimde. Boğulmak üzereyken çırpınıp, çıkıverirsin kıyımdan can havliyle. Kaynayıp kaynayıp taşarsın da dibin tutmaz yüreğimde. Saat geçer, gün geçer, yıl geçer. Saatler hep olmadık yerlerde durur, Olası bir anıyı hatırlatır. Ben yine ilk günkü gibi çıkarsız ve soluksuz, Karanlıkta ve yoklukta, Duvarlara dayanarak, Gök’yüzüne bakarak severim seni. |