seyitkara donlu adüvler denerken beşyüzbin canla yoktu boğazımızda ekmeğ-i çavdar bir damla kağnı kırıklarıyla ateş verirken şimendiferlere son arzularımızı yazdık tütün kağıtlarından defterlere bin defa cehennem eylediler yeri yardılar bu afat-ı muazzamayı, cüce dimağlarına sığdıramadılar hesaplarında yoktu ölürken dirildiğimiz ordulara bedeldi küçük bir birliğimiz altay’lar bile dize gelmişti nefes eylediğimiz körüklere bir bey vardı,beyler içinde yaman hünkârlar hünkârından kılıç kuşanan buğdaylar başak tutmaz sübyanlar seferi haliller dedi sizlere; hü bereket-i sakalar sular serperdi hüdalardan gönüllere epenin kocasından çekilirken gözlere beyaz bezler konmamıştı geriye ihtiyati tek bir nefer yer donmuş,put kesilmişti bir millet kızan ve kızlarıyla delip geçtiler doludizgin köhnemiş tarihi tahtadan mızraklarıyla kaldırın boynunuzu dediler,kan gölündeki sümbüllere ben kimim,seni yazmak kim ,ceddim celâlim göz ucuyla bir baksan; şimdi nedir ahvâlim. hipnoz etmişler aslanı tüyün boyarlar boyadıktan sonra,kuzu sayarlar gücümüze giden odur ki; bizdendir kovayı tutanlar zarb-ı dut yedirdiler şeyda bülbüllere heredot sen söyle, etsinler biyat devasa kâinat bu kadar dar mı binboğa’lar toros’lar efsane otağı dağlar pigme emellere sığar mı kasım |