SEN YOKTUN
Sen yoktun…
Çölde susuz kalmış bir yolcu gibi, Bir damla yağmurda seni aradım. Yine o, sessiz ve karanlık parkta Sen ki, bir köşeden bir aydın doğacak! Titredim karanlık değildi korkum: Hani var ya işte Sen yoktun gülüm! Gözlerim semaya sonsuza daldı, Neden sonra aklım başıma geldi. İçimi titreten sanma ki yeldi, Dedim ya ayyüzlüm, o an sen yoktun! Düşündüm gecenin acı kahrında, Eridim hasretin yaman zehrinde. Bilirim: Düşünürsün beni, sen de! Ellerim boş kaldı, hani sen yoktun! Gündüzün derdine sigara yaktım, Çakmağı bir daha, bir daha çaktım. Yolundan geçerken balkona baktım, Yüreğim sızladı, yine sen yoktun! Ya dedim: Bu hasret ebedi olsa, Kollarım hep böyle boşluğu sarsa. İnan, dayanmazdı yüreğim buna. Gündüzler zindandı, geceler kahır; Gözlerim yanmıştı, öyle sen yoktun! Yine evinizin önünden geçtim, Biliyordum ki, seni görecektim. Hele görünce mi? Delirecektim! Mutluluk bağıma yine doğmuştu… Sen yoktun, bugün de akşam olmuştu! Bir kağıt aradım –kaleme hasret- Kavuşsunlar dedim, istedim elbet. Sana bir şiir daha yazmaktı niyet! Kalemim kağıdı bir başka sardı, Ucunda bir parça hasretlik vardı. O da biliyordu, sen yoktun gülüm! Neden sonra duyuyorken ezanı, Çağırdım imdadıma Yaradan’ı. Yüreğim buruktu en acı yanı: Hani bekliyordum seni, sen yoktun! |