Ah İstanbulAh İstanbul Ne çare uzaktasın Boğaz uzakta Geçen mavnalar, tekneler, kayıkçılar uzakta Kılavuz kaptanların selamları saklı Sen uzaktasın işte Ben sana yasaklı. Kim bilir nasıl özlemiştir kaldırımlar Ayak seslerimden uzak, mahmur Ne tüpçünün arabası geçiyor Ne “Fasuliye! ” diye kısık sesle bağıran satıcılar Sütçüler ellerinde zil çalardı Akşamki yağmurdan kalan gölcükleri Küçük, sevimli köpekler yalardı. Fide halini hatırlarım ormanların Şimdi dumanlarında feryatlar yükselir Ah! İstanbul, ah! Belki bu eller sana dokunmak için Kırar zincirleri, oraya gelir. Kırmızı, sarı, yeşil Trafik lambaları vardı Sebebini çözemediğim şu kırmızı var ya Durur durur suratını asardı. Bu kadar araba da yoktu Heyecanına mağlup bakışlar binemezdi Nerede otobüsler, metrobüsler Şimdi bütün gölgelerde Albenilerini takmış sıcacık öpüşler. Çığlık çığlığa Martılara ağlamayı öğreten İstanbul Deniz üstünde denize hasret Hatırladım yine sen oradasın Her gün sonu olduğu gibi Bak güneşle birlikte yine çöküyor kasvet. Turgut Uzdu (c) Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir. |