GEL DİYE
Sis Dağı’nda ılgıt ılgıt esen yel,
Savuruyor yüreğimi kül diye. Sanki dersin dile gelmiş çimenler; “-Kemençeci: yol havası çal ” diye. Halkada bir ceylan; güzel mi güzel. Dersin daldan kopup düşen bir gazel Kaşı kara, çorap ala, ince bel. Hem oynar hem işmar eder gel diye. Horon teper erkânıyla, yoluyla. Diz kırıyor yürek yakan haliyle. Vurdu beni siyah zülfün teliyle. Tatlı dilin yesem doymam bal diye. Omuzları nasıl titrer görmeli. Kemer ince, yelek gümüş örmeli. Huri midir, düş mü; kime sormalı? Bezenerek yaratılmış kul diye. Gerçek miydi düş mü? Girdim koluna. Sırma sırma saçı inmiş beline. Değdi gözüm yanağının alına. Fısıldadım;” Vurgun yedim bil” diye. Ne de güzel durur şalı, kuşağı. Peştamalı iner belden aşağı. Çepni gibi bir kaybana uşağı; Yele saldı aşka giden yol diye. |
güzellikleri okumak
ayrı bir güzellik
tebrikler