Yedi Yaman'ın Güneşi
Adıyaman. Tütünün ve Nemrut Dağı'nın katı kurallarıyla yönetilen, gençlerin hayallerinin birer birer karardığı yer. Bu topraklarda iki tür insan vardır: Geleneksel düzeni koruyan...
BÖLÜM 2: KARANFİLLİ BALKON Fatma’nın evinin geniş, sundurmalı ve her daim karanfillerle dolu balkonu, hem nefes alma yeri hem de bir kafesti. Karanfiller, Adıyaman’ın kuru sıcağına dayanıklı, inatçı çiçeklerdi. Fatma’nın parmakları, Divan Şiiri kitabının satırlarında gezinirken, kulağı sürekli içeriden gelecek seslerdeydi. İçerideki sesler, onun geleceğine dair planlar yapıyordu. "Balkonda oturup ders çalışmak da neymiş? Gelin olacak kız dediğin, mutfakta annesine yardım eder," teyzesinin tiz sesi mutfaktan geliyordu. Ayşegül, sinirle elindeki kalemi kırdı. "Şiirleri anlamıyorlar, hayalleri anlamıyorlar, bizi hiç anlamıyorlar Fatma. Ben üniversiteye gitmezsem, hayatım boyunca teyzemin yapışkan dolmalarının tarifini dinleyeceğim." Fatma yorgun bir tebessümle, "Sakin ol. Bazen görmezden gelmek, karşı çıkmaktan daha çok işe yarar. Sınav yaklaştıkça daha da üzerimize geliyorlar, biliyorsun. Annem, yarın Ahmetlerin geleceğini söyledi. Söz kesilecekmiş." "Yarın mı? Bu kabul ettiğin anlamına mı geliyor? Hayır, etmedin," dedi Ayşegül, Fatma’yı sarstı. "Sen sadece..." "Sadece yoruluyorum Ayşegül," diye fısıldadı Fatma. "Sürekli savaşmaktan yoruldum. Abuzer de tarlada babasıyla sürekli savaşıyor, biliyorum. O teller kesilmesin diye dualar ediyorum." O gece yarısı, dolunay Adıyaman sokaklarını gümüş bir ışıkla yıkarken, Abuzer tütün kokusunu üstünden atmış, eski bir motosikletle şehrin sessiz sokaklarında Fatma’nın evine yaklaştı. Kalbi, bağlama teli kadar gerilmişti. Babasıyla yaşadığı o çatışmadan sonra, Fatma'yı bir kez daha görme arzusu, tüm korkularını bastırmıştı. Penceresinin altındaki duvarda, bir demet solgun kırmızı karanfil vardı. Fatma, her gün onları sulardı. Abuzer, cebinden, tarladan gizlice kaçırdığı bir kâğıt parçası çıkardı. Kâğıtta sadece tek bir dize yazıyordu, mürekkep yerine kurşun kalem kullanılmıştı: “Yedi Yaman’ın güneşi olsan da, gölgesini bana düşürme. Işığını bekle.” Hızlıca notu karanfil demetinin arasına, toprağın dibine sıkıştırdı ve bir gölge gibi karanlığa karıştı. Risk almıştı ama bu, Abuzer'in Fatma'ya uzattığı ilk gizli eldi. Ertesi sabah, erkenci Ayşegül, sulamak için balkona çıktığında, solgun karanfil demetinin arasında sıkışmış küçük, katlanmış kâğıdı buldu. Merakla açtı. Dizeleri okuduğunda gözleri büyüdü. Bu, sadece bir aşk notu değildi; bu, Fatma'nın iç dünyasını anlayan, onun mücadelesini gören birinin mesajıydı. Fatma'nın gücü ve Abuzer'in gizli mücadelesi tek bir cümlede birleşmişti. Ayşegül, notu sakladı ve kahvaltı masasında gergin bir şekilde oturan Fatma'ya baktı. "Ahmet'in annesi geldiğinde, sen sadece sus ve gülümsüyor gibi yap. Kalanını bana bırak," dedi Ayşegül, Fatma’nın yanına otururken alçak sesle. Fatma şaşkınlıkla kardeşine baktı. Ayşegül'ün gözlerinde artık sadece isyan değil, planlı bir ittifakın kararlılığı vardı. Ayşegül notu göstermedi ama gözlerindeki sır, Fatma’nın içinde alevlenen umudun bir yansımasıydı. Fatma, yalnız olmadığını, isyanının bir yoldaşı olduğunu hissetti.
Edebiyatdefteri.com, 2016. Bu sayfada yer alan bilgilerin her hakkı, aksi ayrıca belirtilmediği sürece Edebiyatdefteri.com'a aittir. Sitemizde yer alan şiir ve yazıların telif hakları şair ve yazarların kendilerine veya yetki verdikleri kişilere aittir. Sitemiz hiç bir şekilde kâr amacı gütmemektedir ve sitemizde yer alan tüm materyaller yalnızca bilgilendirme ve eğitim amacıyla sunulmaktadır.
Sitemizde yer alan şiirler, öyküler ve diğer eserlerin telif hakları yazarların kendilerine veya yetki verdikleri kişilere aittir. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. Ayrıca sitemiz Telif Hakları kanuna göre korunmaktadır. Herhangi bir özelliğinin kısmende olsa kullanılması ya da kopyalanması suçtur.