Gün geldi ağladığım günlere ağladım. hz. ebubekir
UYUYAN GÜZEL
Cinayet Masasında çalışan Başkomiser Zehra kendine Prens diyen bir seri katili yakalamak için ekibiyle birlikte sıkı bir şekilde çalışmaktadır. Prens'in öldürdüğü kadınlar Zehra'ya çok benzemektedir....
6. Bölüm

GİZLENEN SIRLAR

40 Okuyucu
0 Beğeni
0 Yorum
Okulun önüne park ederken Zehra'nın gözü kapıdan çıkan uzun boylu, sarışın, genç adama takıldı. Standartların üzerinde boyu ve kaslı vücuduyla dikkat çekiyordu. Sarı saçları düzgünce fönlenmiş gibiydi. Kesinlikle Burçin’in tanımına uyuyordu. Hemen arabadan çıkıp peşinden bağırdı:
''Bakar mısınız? '' Genç adam dönüp Zehra'ya baktı. Yüz hatları düzgün ve yeşil gözleri canlıydı.
''Burçin Bey? '' Adam şaşırdı.
''Buyurun benim. '' derken sağ elini saçlarının içinden geçirdi.
''Tahmin etmiştim. Dersiniz bitti sanırım. Biraz görüşebilir miyiz? ''
''Veli misiniz? '' dedi dikkatle bakarken. Zehra cebinden kimliğini çıkartıp uzattı.
''Hayır ben Cinayet Büro Amirliği’nden komiser Zehra. Şu karşıdaki kafede konuşabiliriz sanırım. '' Burçin'in bakışlarında bulutlu bir ifade oluştu. Üzgün gibi görünüyordu.
''Konuşalım. '' dedi. Kafeye doğru yürürlerken Zehra Balım'ın ne demek istediğini çok iyi anlıyordu. Adamın yakışıklı olduğu inkar edilemezdi ama itici bir yanı vardı. Zehra'nın da tipi değildi. Cam kenarında bir masaya oturduklarında Aykut da onlara katılmıştı. Garsona içecek bir şeyler sipariş verirken, Zehra Balım'ı uzun süre rahatsız eden bu adamı inceliyordu. Burçin de aynı şekilde Zehra'ya bakıyor; kendisiyle konuşma amacının ne olduğunu yüzünden anlamaya çalışıyordu.
''Acınızı paylaşıyorum! '' dedi Zehra. Adamın yüzündeki acı büyüdü.
''Teşekkür ederim! Hala inanamıyorum! '' Gözleri dolmuştu.
''Dün yıldönümünüzmüş sanırım. ''
''Öyleydi. '' dedi Burçin.
''Anladığım kadarıyla akşam için bir planınız vardı. ''
''Önce yemek yiyecektik, sonra da dansa gidecektik. ''
''Nasıl haberiniz oldu? ''
''Tülin’i evden alacaktım. Eve giderken konuşmuştuk. Oraya gittiğimde polis ekipleri evin önündeydi. Katil kapıyı açık bırakmış ve komşusu Tülin’i bulup polise haber vermiş. Büyük bir şok oldu benim için. ''
‘’Tahmin edebiliyorum. ‘’ Bir süre sustular. Garsonun getirdiği kahvelerini içtiler.
''Sorunlu bir ilişkiniz varmış sanırım. ''
''Bakın; Tülin her kadın gibi kıskançtı. Bu yüzden...''
''Her kadın gibi mi? Şimdi olayları birbirinden ayıralım. Kıskanç olmak başka bir şey, aldatılmaya tepki göstermek başka bir şeydir. '' dedi Zehra buz gibi bir ifadeyle. ‘’Kıskançlık; olmayan bir şeylerin var zannedilmesinden ve özgüven eksikliğinden kaynaklanan bir durum. Ama ihanet varsa ortada, sanırım buna herkes itiraz eder. Örneğin; Tülin sizi aldatsaydı, sanırım hesap sorardınız, değil mi? ‘’ Burçin başıyla onayladı.
‘’Bu durumda Tülin hangi gruba giriyordu? ‘’
''Size hakkımda ne anlatıldı bilmiyorum ama dedikodulara bakarak beni yargılamayacaksınız sanırım. Tülin'le evlenmeyi düşünüyordum. Çok üzgünüm. ''
‘’Tabii ki; sağlamasını yapmadığım hiçbir şeyi doğru kabul etmem. Fakat bana anlatılanlara dedikodu demeyelim. Çünkü ben bir soruşturma yapıyorum ve konuştuğum kişiler bana doğru olmayan şeyler söylerlerse, bunlar hemen ortaya çıkar ve sonuçları da hoş olmaz. ‘’ dedi Zehra.
‘’Yani şimdi siz beni… ‘’
‘’Şimdi bana anlatılanların arasında yalan var mı diye bir bakalım. Sanırım bu sizin için de rahatlatıcı olacaktır. ‘’ Burçin huzursuzca kıpırdandı.
''Peki Balım bu olayın neresinde? '' Burçin oturduğu yerde tekrar kıpırdandı. Altında bir raptiye varmış gibi kıvranıyordu.
''Siz hiç aşık olmadınız mı? '' dedi birden.
''Ben bu soruşturmanın kapsamında değilim Burçin Bey. Balım'la aranızda ne vardı? Evet bu konuyla ilgili konuşuluyor. Ama ben ne olduğunu sizden öğrenmek istiyorum. ''
''Ben ona aşıktım. Onu görür görmez aşık oldum. Siz gördünüz mü Balım'ı? ''
''Evet gördüm. ''
''O size ne anlattı bilmiyorum. ‘’ Bir an susup bekledi ama Zehra konuşmadı.
‘’Çok çarpıcı bir kadın Balım. Bir de benim cazibem karşısında etkilenmeyen tek kadındı bu güne kadar. Ama aramızda bir ilişki olmadı. Ne yaptıysam beni kabul etmedi. ''
''Tülin'le evlenmeyi düşünüyordunuz ama Balım'a aşıktınız, öyle mi? ''
''Beni yargıladığınızın farkındayım. ‘’ dedi acı bir şekilde gülümseyerek.
‘’Sadece durumu anlamaya çalışıyorum ve onayınızı bekliyorum. ‘’ dedi Zehra kahvesinden bir yudum içerek. Burçin bir dakika kadar ellerini ovuşturarak durdu. O söyleyeceklerini toparlarken, kahvenin yanında ikram edilen küçük kurabiyelerden yediler.
‘’Balım kabul etseydi, Tülin’den ayrılacaktım. '' dedi bir dakika sonra. Aykut kendine hakim olamayarak cık cıkladı.
''Tülin'e aşkınızdan bahsetmemişsiniz sanırım. Bir süre ayrılık yaşamışsınız. ''dedi Zehra.
''Evet, adliyedeki kızlardan duymuş. Benden ayrıldı. Açıkçası ben de Balım'ı ikna etmeye çalışıyordum o sıralarda. Sonra o adam beni tehdit edince uzaklaştım. Savcı Bey de duymuştu ve durum okula aksedecekti. Bu yüzden geri çekildim. ''
''Kim sizi tehdit etti? ''
''Deniz.'' dedi Burçin. Zehra ve Aykut bakıştılar.
''Nasıl tehdit etti sizi? ''
''Sevgilimden uzak dur, şimdi uyarıyorum. Bir daha da uyarmam dedi. ''
''Balım onun sevgilisi miymiş?'' dedi Aykut
''İkizinin sevgilisiymiş. Onun adına konuşmuş. Ama ben hemen anladım. Çünkü Derya’yı internetten araştırmıştım ve bir ikizinin olduğunu biliyordum. Derya’nın burnu kemerli. ''
‘’Neden Derya değil de, Deniz tehdit ediyor anlamadım. ‘’ dedi Zehra.
‘’Balım ondan rica etmiş. Derya çok kıskanç ve asabi birisiymiş. O öğrenmeden halletmeye çalışmışlar. ‘’
''Siz ne dediniz peki?''
''Sevgilisi olduğunu bilmediğimi söyleyip özür diledim. Ne yapabilirdim ki? Adam biraz korkutucuydu. Söylediğini yapmazsam bana zarar verebileceğini hissettim. '' Zehra, Burçin’in şüpheyi Deniz’in üzerine çekmeye çalıştığının farkındaydı. Konuşmaları Burçin'in telefonunun çalışıyla kesildi. Burçin açmak istemedi.
''Lütfen bakın! '' dedi Zehra. Burçin istemeye istemeye telefonunu açtı.
''Neredesin sen, yarım saattir bekliyorum! '' diyen bir kadının sesi duyuldu telefondan. Burçin hemen telefonun sesini kıstı. Zehra'ya bakarak:
''Sorularınız bittiyse çıkabilir miyim? Arkadaşlarla sözleşmiştik de. ''
''O saatlerde neredeydiniz, şahidiniz var mı? ‘’ dedi Zehra.
‘’Kuaförümdeydim. Bunu doğrulayacaktır. ‘’
‘’Gidebilirsiniz. ‘’ dedi Zehra. Burçin hala açık olan telefona:
''Okulun önünde buluşalım! '' dedi. Ayağa kalktı. ''Siz de kalkıyor musunuz? ‘’
''Ben bir hamburger yiyeceğim. Size güle güle!'' dedi Zehra. Burçin kapıdan çıkmak üzereyken Zehra seslendi:
''Burçin Bey!''
''Buyurun!''
''Siz Beden Eğitimi Öğretmeni misiniz? '' dedi üzerindeki eşofmana bakarak.
''Ah hayır! Haftada iki gün iş çıkışı tenis oynuyorum. O yüzden böyle giyindim.'' Burçin çıktıktan sonra Aykut garsonu çağırmak için elini kaldırdı. Zehra onun elini indirdi:
''Dur!'' dedi. Kapıdan bakarak Burçin'i izledi. Köşeyi dönünce:
''Hadi çıkıyoruz! '' dedi. Zehra koşarak okula doğru gidiyordu. Köşeye gelince yürümeye başladı. Döndükleri anda Burçin ve yanında sarışın, kıvırcık saçlı bir kadınla burun buruna geldiler. Kadın Burçin'in omzuna bile gelmiyordu. Burçin de, yanındaki kadın da kızardılar.
''Bir şeyler yiyeceğinizi sanıyordum. '' dedi Burçin.
''Evet ama baş komiser aradı, büroya gidiyoruz. Arkadaşınız kim? ''
''Aygül de bizim okulda öğretmen. '' dedi Burçin kekeleyerek.
''A evet; Tülin Hanımın en yakın arkadaşıydınız, değil mi? ‘’dedi Zehra. ''Size de sabır diliyorum! '' Aygül kıpkırmızı olmuştu. Burçin'in de ondan geri kalır hali yoktu.
''Biz sizi tutmayalım; iyi eğlenceler!'' dedi Zehra. Bozulan Burçin ve Aygül ağızlarının içinde bir şeyler mırıldanarak yürümeye başladılar. Onlar uzaklaşırken durup arkalarından baktılar.
''Deveyle cüce gibi görünüyorlar. Tülin öleli 24 saat bile olmamışken bunlar tenis oynamayı düşünüyorlar. Aralarında bir ilişki yoksa ben de Zehra değilim! '' dedi genç kadın.
''Bence katil bu ikisi. '' dedi Aykut. Arabaya binerken sinirleri bozulmasına rağmen Zehra yine gülüyordu.
KATİL KİM?

''Eve mi gidiyoruz? '' dedi Aykut.
‘’Tukacı’ya gidelim. ‘’ dedi Zehra. ‘’Olay yerini görmeden olmaz. ‘’ Dosyayı açıp adresi okudu. Aykut arabayı cinayet mahalline doğru sürerken Zehra düşüncelere daldı. Şimdiye kadar sorguladığı üç kişi arasında en çok sinirini bozan Burçin olmuştu. Fakat hisleriyle hareket etmeyecek kadar profesyoneldi. Bu adam belli ki çapsız, sadakatsiz, yalancı adamın tekiydi. Fakat bu kötü özellikler onu katil yapmaya yetmeyebilirdi. Deniz'i düşününce profesyonelliği sarsılıyordu. Bunu inkar etmek kendi kendine yalan söylemek olurdu Zehra için. Yine de temkini elden bırakmayacaktı elbette. Bir katilden hoşlanmış olabilir miydi? Hayır, böyle bir şey olamazdı! Olabilirdi. Daha onu ne kadar tanıyordu ki? Sadece bir kez görmüştü. Ona karşı duyguları vardı. Bunlar reddedilemeyecek kadar gerçekti. Fakat bastırabilirdi. Bundan sonra onunla ilgili bir şey olursa Talat'ı ya da Ziya'yı gönderecekti.
‘’Talat da ayının teki, Deniz onunla muhattap olursa ömrü boyunca polislerden nefret eder. ‘’ diye düşündü. Aykut:
''İşte burası! '' deyince Zehra düşüncelerinden sıyrıldı. Çevresi yeşillendirilmiş güzel bir apartmanın önündeydiler. Kapıda bir ekip bekliyordu. Zehra arabadan inerken:
''Sen eve git, ben bir taksiyle dönerim. '' dedi.
''Neden? Benim bir işim yok.''
''Git dinlen. Sabah sekize çeyrek kala beni al. Yarın daha kapsamlı bir inceleme yapacağız.'' Aykut istemeyerek de olsa oradan ayrıldı.
‘’İyi akşamlar! Cinayet mahallini incelemek istiyorum. '' dedi Zehra kimliğini kapıdaki polis memuruna gösterirken.
‘’Müdür bey geleceğinizi söylemişti. Buyurun. ‘’ dedi memur. Zehra onun uzattığı galoşu ayağına geçirirken adam bir de eldiven uzattı.
''Savcı Bey birisini göndermiş, o da içerde. '' dedi memur.
''Neden? Ne işi varmış olay yerinde? ''
''Siz daha iyi bilirsiniz; savcıya hesap sorulur mu? '' dedi memur omuzlarını silkerek.
''Olay mahallini koruyorsanız soracaksınız. Gelen adam bir izi bozabilir. Bu ne rahatlık ya! '' dedi kızdığını belli ederek ama sesini yükseltmeden.
''Olay Yeri inceleme ekibi kanıtları topladı. Cinayet zaten hemen girişte işlenmiş. Korunaklı bölgenin dışından içeriye aldık. Cinayet aleti olan bronz Tanrıça heykeli burada değil. ''
''Biliyorum. Themis; Kanun ve Adalet Tanrıçası. İronik değil mi? Fakat ne olursa olsun, evde fark edilmemiş bir kanıt olabilir. '' Memur bunun önemini anlamamış gibi tekrar omuzlarını silkti. Sonra kapıyı açtı. Hemen girişte Tülin'in yere düştüğü şekilde tebeşirle çizilmiş şekle baktı Zehra. Duvara ve yere sıçrayan kurumuş kan her seferinde olduğu gibi keyfini kaçırdı. Kan ne kadar ilgisini çekiyorsa, bir o kadar da sinirlerini bozuyordu. Aslında onun ilgisini çeken öldürme duygusu, bir kişiyi o duruma getiren faktörler, o ruh haliydi. Bir süre çevreyi, dolapların altını inceledi ama Olay Yeri İnceleme Ekibi işini iyi yapmıştı; farklı bir delil bulamadı. Kanlı Tanrıça heykelinden başka bir şey bulunmamıştı zaten. Onda da parmak izi yoktu. Antreden orta büyüklükte bir salona giriliyordu. Şöyle bir göz gezdirince acı bir tebessüm oluştu Zehra'nın yüzünde. Tülin de kendisi gibi fazla eşya sevmiyor olmalıydı. Odada iki kanepe, televizyon ve küçük bir kitaplıktan başka bir şey yoktu. Kitaplara göz gezdirdi. Matematik kitaplarıyla popüler romanlar vardı. Çok iyi bir okuyucu gibi görünmüyordu. Bir rafta da bazı Tanrı ve Tanrıça heykelleri vardı.
''Anlaşılan Mitolojiyi seviyormuş.'' dedi kendi kendine. Kanepelerin altına baktı. Diğer taraftaki kapıyı açtı. Tam karşısında banyo ve iki yanda iki oda vardı. Soldaki odaya girdi. Burası bir yatak odasıydı. İki kişilik küçük bir gardırop vardı. İçine bakınca boş olduğunu gördü. Anlaşılan bu oda misafirler için düzenlenmişti. Komodinlerin çekmecelerine baktı. Nevresim, yastık kılıfı, havlu gibi bir şeyler vardı. Alt çekmeceyi açtığında bir kadınla Burçin’in fotoğrafını gördü. Hayretle küçük bir çığlık atmaktan kendini alıkoyamadı Zehra. Tülin'i defalarca görmüştü kuaförde. Hatta bir kere ağlarken görmüştü. Manikür yaptırıyordu o sırada. Manikürcü kızla konuşmalıydı. Burçin'e baktı. Tülin’in yanında arsızca gülüyordu. Belki de her şeye o sebep olmuştu, kim bilir? Fakat diğer kız; yani Oya bu işin neresindeydi, çözemiyordu. Fotoğrafı yerine koyup ayağa kalktı. Döner dönmez tam arkasında duran birisiyle çarpıştı. İster istemez bağırdı. Adliye'deki memur Osman'dı bu. O da irkilerek geriye sıçramıştı.
''Osman Bey! Ne yapıyorsunuz öyle tam arkamda? '' dedi Zehra sinirli bir şekilde.
''Özür dilerim, ben de korktum. Sizi tanımadım. Arkanızdan görünce... Çekmeceleri karıştırıyordunuz.'' dedi Osman.
‘’Emin ol hırsızlık amacıyla karıştırmıyordum! ‘’ dedi Zehra kendine hakim olamayarak.
‘’Rica ederim, ben öyle bir şey demek istemedim. Özür dilerim! ‘’ dedi adam kızararak. Zehra güldü.
‘’Özür dilerim. Biraz korktum. ‘’ dedi. Osman saygılı bir şekilde gülümsedi.
''Evet bu resmi bir inceleme Osman Bey. Peki siz ne yapıyorsunuz burada? Osman elindeki çantayı gösterdi.
‘’Tülin Hanım'ın ailesinden kalma değerli ziynet eşyaları vardı. Dün o acımız arasında düşünememiştik. Savcı Bey, onun için yolladı. Ölen eşinin takılarıydı bir kısmı. ''
''Fakat bunların böyle kimseye haber verilmeden gelip alınması doğru değil, siz de bilirsiniz bu işleri. Olay Yeri İnceleme neden kayda geçirmedi acaba? Bakabilir miyim lütfen? '' Osman elindeki çantayı uzattı.
‘’Tutanakta bunları yazmışlar ama savcım o sırada çok derbederdi. Yarın alırız demişti. ‘’ dedi.
Zehra yatağın üzerine oturup çantayı açtı. Üç tane kadife kutu vardı. Birisinin içinden yirmi bir tane altın, elmas ve pırlanta yüzük çıktı. Diğerinde oldukça değerli üç tane bilezik, bir pandantif ve değerli olduğu belli olan bir saç tarağı, son kutuda ise; biri elmas, diğeri pırlanta çok eskiden kalmış iki antika set vardı. Zehra bunları fotoğrafladı.
‘’Bunlar kasadaydı. Savcı Bey Tülin Hanımın kişisel eşyaları kendisine verilince, anahtarı bana verdi. Her ne kadar kapıda görevli de olsa, en iyisi kendisinde durmaları. ‘’ dedi Osman.
''Bu kadar değerli eşyayı emanet ettiğine göre Üstün Bey size çok güveniyor olmalı. '' dedi Zehra çantayı uzatırken.
‘’Beş yıldır adliyede çalışıyorum. Dört yıldır da Üstün Beyle çalışıyoruz; artık bir güven bağı oluştu tabii aramızda. ''
''Osman Bey, sizin bir tahmininiz var mı bu konuda? Yani Tülin'i kim öldürmüş olabilir? ''
''O haytadan başka kim olacak? O tarz insanları iyi tanırım; her türlü pislik ellerinden gelir. ''
''Burçin'den mi bahsediyorsunuz? ''
''Burçin mi? Yoksa, yoksa o sizi de mi etkiledi? Ondan uzak durun! Şimdi siz bu işi araştırıyorsunuz ya; gözünüzün yaşına bakmaz! ''
''Rica ederim Osman Bey! Neden etkileneyim ondan? Arkasından adını söyledim sadece. İşimi yapıyorum ben. Ayrıca Rokudan seviyesinde... ''
''Aikido mu yapıyorsunuz? '' diye Zehra’nın sözünü kesti Osman. Gözleri irileşti.
''Evet, anlayacağınız; beni öldürmesi pek kolay olmaz! '' dedi göz kırparak. Adam o kadar şaşırmıştı ki; Zehra’nın içinden gülmek geldi. Fakat bulundukları yer itibarıyla ciddiyetini korudu.
''Özür dilerim; ilk tanıştığımızda adınızı söylemiştiniz ama heyecandan dikkat etmemişim. Adınız neydi? ''
''Zehra! ''
''Ay yüzlü, ay gibi parlak, beyaz ve saf olan. ''
''İsimlerle ilgilisiniz bakıyorum.''
''Çok değil! Ama tanıdığım bir Zehra vardı, o yüzden biliyorum. Size çok uygun bir adınız var!'' Zehra tebessüm etti.
''Neyse, ben diğer odaya bir göz atayım. ''
''Özellikle aradığınız bir şey var mı? ''
''Hayır ama bir günlük falan varsa, işimize yarayabilir. Kadınlar günlük tutmayı severler. '' Osman bir an durakladı.
''Günlükte ne bulmayı düşünüyorsunuz? Bu özel bir şey değil mi? ''
''Artık Tülin'in özel hiçbir şeyi kalmadı. '' dedi Zehra kısık bir sesle. Diğer odaya geçip yirmi dakika kadar Tülin'in yatak odasını inceledi. Günlük gibi bir şey bulamadı. Zaten çok az eşyası vardı. Büyük bir elbise dolabı, makyaj masasının üzerinde yığınla makyaj malzemesi ve menekşe kokulu bir parfüm. Menekşeyi o da çok severdi. Makyaj masasının üzerinde ahşap bir kutu duruyordu. Bu kutudan Zehra’da da vardı. Gizli bir çekmecesi vardı. Heyecanlanarak gizli çekmeceyi açtı. İçinden bir telefon çıktı. Hemen çantasından çıkarttığı bir kanıt torbasına telefonu koyup üzerine bir etiket yapıştırdı. Dışarıya çıktı. Kapıdaki ekibe torbayı teslim edip Teknik bölümüne götürmelerini söyledi.
‘’Baş komiserim müdürünüzü arayacak. Artık beklemenize gerek kalmadı. ‘’ dedi polis memuruna. Sonra baş komiseri arayıp evle işinin bittiğini söyleyip bulduğu telefondan bahsetti. Caddede taksi var mı diye çevresine bakınıyordu ki Osman tam karşısına geldi.
''Buyurun, ben bırakayım sizi! Savcı Beyle konuşmuştum, sizi gideceğiniz yere kadar bırakmamı istedi. ''
''Öyle mi? Gerçekten gerek yok; bir taksiyle giderim ben. ''
''Buyurun, lütfen! Sonra Savcı Bey çok kızar bana! '' dedi Osman.
''Peki o zaman. '' Zehra arabaya bindi. '' Duryap'ta bir kuaföre gidecektim. '' Osman yan dönüp onun saçlarına baktı.
''Saçınızı mı yaptıracaksınız? ''
''Hayır,Tülin'in gittiği kuaför. Birkaç soru soracağım. Bakarsınız bir şeyler çıkar, hiçbir şeyi atlamamak lazım, değil mi? '' dedi.
''Haklısınız. İşinizi seviyorsunuz sanırım. ''
''Pek de değil. Cinayetler, cesetler ve katiller… Sevilecek bir yanı yok. ''
‘’Bence çok ilginç konular bunlar. ‘’
‘’Belki uzaktan öyle… Bir kitabın sayfalarında ya da bir filmde olduğu sürece ilginç olabilir ama morgta gerçek bir ceset gördüğünüzde ya da aileleriyle görüştüğünüzde, gerçekten çok sinir bozucu olabiliyor. ‘’ dedi Zehra.
‘’Peki neden bu bölümde çalışıyorsunuz? ‘’
‘’Aslında mimarım ben. ‘’ dedi Zehra.
''Ciddi misiniz siz? Peki neden bu işi yapıyorsunuz? '' dedi Osman şaşkınlık dolu gözlerle. Zehra’ya bakarken neredeyse arabayı çarpacaktı.
''Oldukça uzun bir hikaye! '' dedi Zehra içinde bir yerler acıyarak.
''Beni çok şaşırtıyorsunuz. İddia oynadığınızı duyduğumda da çok şaşırmıştım. Ben de hep müzisyen olmak isterdim ama hayat işte! '' dedi Osman.
''Haklısınız hayat! Şurada durabilir misiniz lütfen! ''
''İşiniz çok sürmez; ben sizi beklerim burada. ''
''Hayır, hiç gerek yok! Evim buraya yakın. Teşekkür ederim. İyi akşamlar! '' dedi Zehra arabadan inerken. Kuaförde manikürcü kızla konuştu ama farklı bir şey öğrenemedi. O da; Burçin'in sadakatsizliği yüzünden, Tülin’in birçok kez orada ağladığını söyledi. Dışarıya çıktığında Osman'ın kapıda beklediğini gördü. Birden sinirlendi.
''Osman Bey? Siz neden gitmediniz? ''
''Savcı Beyi aradım; gelmene gerek yok, evine git, dedi. Ben de on dakika bekleyeyim sizi diye düşündüm. ''
''Hiç gerek yoktu. '' dedi Zehra arabaya binerken. Israrı hiç sevmediği için canı sıkılmıştı. Ama bir şey söylemedi. Nihayetinde adam iyilik yapmak istiyordu. Zehra evini tarif etti ve giderken hiç konuşmadılar.
''Burada durabilir misiniz? '' dedi gelince.
''Hangi apartmanda oturuyorsunuz?''
''Şu pembe olanda… ''
''Kaçıncı kat? ‘’
''4. kat. Getirdiğiniz için teşekkür ederim Osman Bey. Hoşça kalın! '' Zehra arabadan inip apartman kapısını açtı ve bir an dönüp arkasına baktı. Osman hala durmuş kendisini izliyordu. Zehra içinden:
‘’Aykut burada olsaydı, kesinlikle katil Osman derdi. ‘’ diye düşündü. O sırada Zehra’yı izleyen tek göz Osman’ın gözleri değildi ama Zehra bunu fark etmedi.
Yorum Yapın
Yorum yapabilmeniz için üye olmalısınız.
Yorumlar
© 2025 Copyright Edebiyat Defteri
Edebiyatdefteri.com, 2016. Bu sayfada yer alan bilgilerin her hakkı, aksi ayrıca belirtilmediği sürece Edebiyatdefteri.com'a aittir. Sitemizde yer alan şiir ve yazıların telif hakları şair ve yazarların kendilerine veya yetki verdikleri kişilere aittir. Sitemiz hiç bir şekilde kâr amacı gütmemektedir ve sitemizde yer alan tüm materyaller yalnızca bilgilendirme ve eğitim amacıyla sunulmaktadır.

Sitemizde yer alan şiirler, öyküler ve diğer eserlerin telif hakları yazarların kendilerine veya yetki verdikleri kişilere aittir. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. Ayrıca sitemiz Telif Hakları kanuna göre korunmaktadır. Herhangi bir özelliğinin kısmende olsa kullanılması ya da kopyalanması suçtur.
ÜYELİK GİRİŞİ

ÜYELİK GİRİŞİ

KAYIT OL