SAHRA'NIN UYANIŞI ve YÜKSELİŞİ: M.S. 8000 - M.Ö. 5000
Sahra Çölü, bugün dünyanın en kurak ve geniş çöl alanlarından biridir; ancak yaklaşık 15.000 ila 5.000 yıl önce bu topraklar göllerle dolu, otlaklarla kaplı ve yaşamla iç içe bir ekosisteme sahipti. B...
Bölüm 26: Otomatik Mekanikler (M.Ö. 3076) 26.1. Kapakların Varisi
Nil’in bereketini krallığa taşıyan büyük kanallar, yüzyıllar önce binlerce işçinin emeğiyle kazılmıştı. Bu kanalların üzerindeki baraj kapaklarını yönetmek ise özel bir aileye aitti. Görev babadan oğula geçer, her nesil bir öncekinden ne zaman kapakların açılıp kapanacağını, arızaların nasıl onarılacağını öğrenirdi.
Nil kıyısında, büyük taş kanalların üzerine kurulu baraj kapakları gürültüyle inip kalkıyor, suyun uğultusu gece boyunca yankılanıyordu. Menes, ağır adımlarla taş basamaklardan çıkarken arkasında genç oğlu Sabni’ye dönüp dedi:
“Dinle oğlum. Bu kapaklar sadece taş ve ahşap değil; tüm krallığın ekmeği, umudu. Onların ne zaman açılacağını, nasıl kapanacağını bilmek babadan oğula geçen kutsal bir görevdir.”
Sabni daha küçücük bir çocukken, babasının yanında taş kapağın gölgesinde durmuştu. Nil’in suyu ağır ağır kanal boyunca süzülürken merakla sordu:
“Baba… Bu kapağın yanına bir düzenek koysak? Nil yükseldiğinde kendi kendine açılsa… Beklememize gerek kalmazdı.”
Menes, oğlunun gözlerindeki ışıltıya baktı, kaşlarını çattı. Bir adım geri çekildi ve sesi taş duvarlarda yankılandı:
“Hayır, Sabni! Nil’in ruhu, ancak suyu koruyanlara bereketini gönderir. Su sadece kalbiyle dinleyenlere şarkı söyler. Sen düzenek kurarsan, yalnızca taş açılır ve su gelir… Ama duaların gücü olmadan su gelirse bereket getirmez, hastalık getirir. Bunu unutma!”
Sabni başını eğdi, ama sözler zihnine kazındı. Çocuğun aklında o gün ilk kez bir çatlak açıldı: Eğer taş gerçekten kendi kendine açılabilseydi, acaba Nil’in şarkısı yine duyulmaz mıydı?
Sabni, dikkatle dinledi ama gözlerinde gençliğin aceleciliği parlıyordu. Babası devam etti:
“Nil yükseldiğinde çiftçilerin topraklarını koruyacak olan sensin. Nil alçaldığında onlara su verecek olan yine sensin. Bir gün ben olmayacağım, bu yük senin omuzlarında olacak.”
Ama bir gün yaşlı adam Menes, bir sabah güneş doğarken kapakların başında kalbine yenildi. Yüzyıllık görev, artık gencecik oğlu Sabni'nin omuzlarına kalmıştı.
26.2. Genç Bekçi Sabni
Babası Menes’in ölümünden sonra, kapakların nöbeti artık Sabni’nin sorumluluğundaydı. Nil kıyısındaki taş kulübede, her gece suyun uğultusunu dinleyerek uyumaya çalışırdı.
Arkadaşları sık sık yanına gelir, ”Hadi Sabni, sen artık özgürsün. Kapaklar kendi kendine duruyor işte. Bir geceyi boşlasan ne olur?” derlerdi.
Sabni ise babasının sözlerini hatırlardı: ”Bu gece su taşarsa, binlerce çiftçinin tohumları suya boğulur.”
Ama delikanlının, kalbinin derinlerinde başka şeyler de fısıldıyordu.
26.3. Düğün Daveti
Bir yaz akşamı, köy meydanından zurnalar yükseldi. Sabni’nin arkadaşları koşarak geldi:
“Sabni! Hadi, Horemheb’in düğünü başladı. Kızlar dans ediyor, bira testileri elden ele dolaşıyor. Sen de bizimle gel!”
Sabni, kanalın başında duran kocaman taş kapaklara baktı. Suyun sesi o gece daha da güçlüydü, Nil yükseliyordu.
“Hayır, burada olmam lazım. Su yükseliyor, zamanı geldiğinde kapakları açmalıyım.”
Ama arkadaşları koluna girip ısrar etti: ”Bir kerecik gel. Hem gençsin. Yarın yine burada olursun.”
Sabni tereddüt etti. Ama arkadaşlarının ısrarına dayanamadı. ”Biraz gider, erken dönerim,” diye düşündü. Sonunda kalbi eğlenceye yenildi.
26.3. Gece ve Sarhoşluk
Meydan ışıklarla doluydu. Bira testileri boşaldı, şarkılar söylendi, danslar edildi. Sabni, uzun zamandır hissetmediği bir hafiflik duydu. Arkadaşlarının ”Bir yudum daha!” diye uzattığı testiye her defasında ”Son!” dedi ama hiçbir zaman son olmadı.
Gece yarısını çoktan geçmişti.
Düğünde davullar çalıyor, şarap testileri elden ele dolaşıyordu. Nil ise acımasızca yükseliyor, kapakların ardında biriken gücünü boşaltacak yolu bekliyordu.
26.4. Felaketin Şafağı
Sabni, sarhoş olup gece yarısı taş kulübeye döndüğünde gecenin koynunda sızıp kaldı. Suyun uğultusu büyüdü, büyüdü, kulakları dolduran bir gürültüye dönüştü.
Uyandığında gökyüzü kızıllığa dönüyordu. Kapılara koştu ama çok geçti. Nil, taşkın noktasını aşmış, kapaklar açılmadığı için basınçla kırılmıştı.
Sabah uyandığında köyü çığlıklar içinde buldu. Tarım alanları su altında kalmış, evler zarar görmüş, hayvanlar telef olmuştu. Kapaklar açılmadığı için Nil bütün öfkesini kıyıya kusmuştu.
Çığlıklar köyden yükseldi. Tarlalar suyun altında kalıyor, evler sürükleniyordu. Sabni’nin ayakları titredi. Dizlerinin üzerine çöktü ve elleriyle yüzünü kapattı.
“Babam… sana söz vermiştim.”
26.5. Kralın Gazabı
O gün haber saraya ulaştı. Sabni, saraya çağırılmış, fakat içeri alınmamıştı. Bahçedeki ağacın altına diz çökmüş, kafasını mahçubiyetten kaldıramıyordu. Çamurlu giysileri, kaybettiği onurun simgesiydi. Gözlerini kapattığında, tarlaları yutan suyun sesi, kulaklarında uğulduyordu. İçinden fısıldıyordu:
“Babamın mirasını kirlettim…”
Kral Karmen, altın işlemeli pelerini dalgalanarak hızlı adımlarla açılan kapıdan toplantı odasına girdi. Sakalı göğsüne kadar iniyordu, gözleri ciddiyetle parlıyordu. Tahtına otururken vezir Zekhutem kulağına bir şey fısıldadı.
Kral öfkeyle ayağa kalktı:
“Bir tek nöbetçinin uykusu, bir krallığın refahını yok etti. Bu eski sistem böyle devam edemez! Kutsal döngünün ve su takviminin rahipleri olan 'Kapakların Varisi Ailesi' nilometre ve kanalların kontrolü görevinden uzaklaştırılacak.”
Danışmanları ve bilginler başlarını öne eğdi.
Başbilgin Enlil-Hotep ve söz aldı:
“Efendim. İnsan, zaaflarıyla yanılır. Ama Nil yanılmaz. Nil’in ritmiyle uyumlu, otomatik çalışan demirden bir bekçi yapabiliriz. Kapıların açılıp kapanmasını, insan değil suyun akışı karar versin. O zaman felaket olmaz.”
Bilgin Tefnut yavaşça konuştu:
"Ben buhar motorunda kullandığım 'Sifon tabanlı otomatik akış sitemini' kanalların kontrolünde kullanmayı önermiştim. Kanallardaki su seviyesini insan müdahalesi olmadan bu tam otomatik düzenekle sabit tutabiliriz."
Rahiplerden biri hemen araya girdi:
“Hatırlatmak isterim ki; 'Kutsal Kapakların Varisi Ailesi'nin tek vazifesi su seviyesi ölçümü ve sulama sistemlerini yönlendirmek değil. Onlar vergi planlaması, tarım takvimi belirlenmesi ve kaynak dağıtımı işlerini de yapıyorlar. Onlar nilometreyi kullanarak ölçüm sonuçlarına göre vergi planlıyorlar. Ekim ve hasat zamanlarını planlıyorlar. ”
Kral yavaşça oturdu:
“Kararım kesindir. Yüzlerce yıllık aile geleneği bugün sona erdi. Bilginlerime talimatımdır. Bütün bu işleri otomatik yapacak düzenekler tasarlayın. Beni düşündüğünüz her türlü makine tasarımlarından haberdar edin. Nilometre yakında otomatik çalışacak deyin. Sabni'ye ve ailesine bu kararımı tebliğ edin.”
Kraliyet divanının dağılmasından sonra, Başbilgin Enlil-Hotep, Sabni'nin yanına gitmek üzere dışarı çıktı.
26.6. Son Kapakların Varisi
Sabni, sarayın bahçesindeki ağacın altında diz çökmüş hâlde beklerken, kapı açıldı. İçeriden ağır adımlarla çıkan Başbilgin Enlil-Hotep’in yüzü gölgeler kadar karanlıktı. Elindeki baston taş zemine her vurduğunda, Sabni’nin kalbi biraz daha sıkışıyordu.
“Sabni!” dedi Enlil-Hotep, sesi tok ve sert. ”Kral Karmen hükmünü verdi. Babanın mirasını korumak artık senin görevin değil. Nilometre ve kapakların kontrolü, demirden otomatik bir bekçiye emanet edilecek.”
Sabni’nin boğazı düğümlendi. İçinde yükselen utanç yüzünden dudaklarından tek bir kelime dökülemedi.
Başbilgin devam etti:
“Sabni. Yerine bir makine konacak. Tarihte bir ilki yaşıyorsun, genç adam. Sen, işini bir makineye kaptıran ilk insan olacaksın.”
Sabni başını kaldırmadan mırıldandı:
“Yüce Kral'ımız bana sadece bu cezayı mı verdi?”
Başbilgin yaklaştı:
“Bu hatan, senin gençliğinin zaaflarının sonucudur. Yine de kral, seni yalnızca işinden etmekle yetindi. Çünkü yaşın genç, hataların bağışlanabilir. Ama bunu iyi anla: Bir daha böyle bir hata yaparsan, bu kadar büyük bir felaketten bu kadar küçük bir cezayla kurtulamazsın.”
Sabni’nin gözleri doldu. Kısık bir sesle sordu. ”Evet, hata yaptım. Babamın mirası elimden gitti. Aile onurumuz tamamen gömülmesin diye telafi etmeme izin verin.”
Enlil-Hotep sert bakışlarını biraz yumuşattı. ”Telafi etmek mi istiyorsun? O hâlde kralın buyruğunu dinle. Demirden bekçi için bir tasarım hazırlanacak. Bilgin Tefnut, sifon tabanlı akış sistemini önerdi. Biz de onu inceleyeceğiz. Ayrıca nilometrenin tam otomatik çalışmasını sağlayacak makineler tasarlanacak. Yani vergi planlaması, tarım takvimi belirlenmesi ve kaynak dağıtımı işleri de insansız yapılacak.”
Sabni, gözlerini yere dikti, sonra derin bir nefes aldı. Yıllar önce babasına söylediği çocukça fikri hatırladı. Gözlerinde yeniden o eski ışıltı belirdi:
“Bir fikrim var. Küçükken babama da söylemiştim. Nil yükseldiğinde, kapağa bağlı bir yüzen küre… suyun yüksekliğine göre kendiliğinden hareket eden bir kol. İnsan bekçiye gerek kalmadan kapak kendi açılır, su azalınca da kapanır. Böylece Nil’in sesi, doğrudan kendi kapaklarına hükmeder.”
Enlil-Hotep, kaşlarını kaldırdı. ”Yüzen bir mekanizma çok mantıklı… Ama babana söylediğin bu fikir gelenekler yüzünden asla kabul görmeyecekti.”
Sabni başını salladı. ”Evet. Babam, Nil’in ruhunun ancak dualarla kapaklar açılırsa bereketi gönderdiğini söylerdi. Ama belki de Nil’in bereketi, suyun kendi hareketinde gizlidir.”
Başbilgin uzun süre sessiz kaldı. Sonunda derin bir iç çekti:
Bastonunu yere vurdu. ”Peki, Sabni. Kralın emriyle demirden bekçi yapılacak. Ama senin yüzen mekanizmanı da yarın Kayıtlar Salonuda yapılacak toplantısında görüşeceğiz. Hangisi Nil’in ritmine uyacağı anlaşılırsa, o inşa edilecek. Eğer seninki başarılı olursa sadece hatanı telafi etmekle kalmazsın, tarihin ilk büyük mucidi de olabilirsin.”
Sabni’nin kalbi yeniden atmaya başladı. Utanç, yerini ateş gibi bir kararlılığa bıraktı.
26.7. Bilginlerin Çekişmesi
Kemet Kayıtlar Salonu’nun yüksek tavanlarında yankılanan sesler arasında, uzun masanın iki ucunda Bilgin Tefnut ve Sabni oturuyordu. Kral Karmen’in huzurunda, bilginler ve rahipler sıralar halinde dizilmişti.
Tefnut (özgüvenle):
“Yüce Kral'ım, benim sifon tabanlı otomatik akış sistemim zaten denenmiştir. Buhar makinelerinde yıllardır kullandığımız bir prensiptir. Su belirli bir seviyeye geldiğinde sifon harekete geçer, fazlalığı boşaltır, dengeyi sağlar. Bu güvenilir bir yöntemdir. Rastgele bir çocuğun hayaline değil, bilimin sağlam taşlarına dayanır.”
Sabni (başını kaldırmaya cesaret ederek):
“Benim fikrim bir çocukken babama söylediğim şeydi, doğru… Ama Nil’i yıllarca dinlemiş, onun taşkınlarını ve çekilmelerini gözlemlemiş bir ailenin oğluyum. Nil, sadece suyun seviyesiyle değil, anlık basıncıyla, hızla yükselişiyle de davranır. Nil'in suyu buhar kazanının su deposundaki sudan çok farklıdır. Sifon, seviyeyi bekler. Ama su birden yükseldiğinde, sifon harekete geçene kadar çoktan taşkın başlamış olur.”
Salondaki bilginlerden bazıları mırıldandı.
Tefnut (gülerek):
“Senin yüzen mekanizman dediğin şey, bir çocuğun oyuncağından ibaret. Küreler, kollar… Nil’in kudreti karşısında o ahşap parçaların ne değeri olabilir? Büyük taş kapakları mı hareket ettirecekmiş?”
Sabni (öfkeyle değil, sakin bir kararlılıkla):
“Nil’in kudreti, suyun hareketinde gizlidir. Yüzen mekanizma doğrudan o harekete tepki verir. Basınç arttığında küre anında yükselir ve kapağı açar. Nil’in ruhuna kimse aracılık etmez; Nil kendi kapaklarını açar. Sifon bekler… Benim düzenim ise dinler.”
Salonda fısıldaşmalar arttı. Kral Karmen sessizce başını salladı.
Kral Karmen:
“Peki öyleyse… Tartışma değil, deneme karar verir. İkiniz de prototiplerinizi hazırlayın. Yüksek basınçlı bir su akışıyla test edilecek. Hangisi Nil’in öfkesine karşı koyarsa, krallığın yeni bekçisi o olur.”
26.8. Prototipler
Haftalar boyunca kayıtlar salonu atölyesinde ahşap iskeleler kuruldu. Sabni, elleriyle tahtaları oyuyor, küresini ziftle kaplayıp su geçirmez hale getiriyordu. Arkadaşlarının alaylarını duymamazlıktan geliyordu.
Arkadaşı Djedhor:
“Sabni, sen hâlâ çocukken düşündüğün oyuncağın peşindesin. Tefnut’un demirden sifonları parlıyor, sen ise tahtayla uğraşıyorsun!”
Sabni (gülümseyerek):
“Nil’in sesini tahta daha iyi duyar. Demir çok ağırdır, suya geç tepki verir. Bekle gör.”
Tefnut ise yanında çıraklarıyla büyük bakır borular döşüyor, sifon sistemini kuruyordu. Her adımda Sabni’ye dönüp alay ediyordu:
Tefnut: “Genç adam, senin küren suya biraz batacak, biraz çıkacak… Birkaç gün dayanır, sonra çürür. Ama benim sistemim yıllarca kusursuz çalışır.”
Sabni (sabırla):
“Görünüş seni yanıltmasın. Nil’in öfkesini tahtanın sezgisiyle yakalayacağım.”
26.9. Büyük Deneme
Sonunda gün geldi. Kraliyet bahçesindeki deneme havuzuna, yukarıdan basınçlı bir su kanalı açıldı. Rahipler, bilginler, köylüler ve kral seyir için toplandı.
Başbilgin Enlil-Hotep (yüksek sesle):
“Önce Bilgin Tefnut’un sifon sistemi!”
Tefnut gururla borularını gösterdi. Su hızla havuza doldu. Sifon bir süre sessiz kaldı. Sonra seviye belirli bir noktaya ulaşınca devreye girdi, fazla suyu tahliye etmeye başladı. Alkışlar yükseldi.
Tefnut (gururla):
“Gördünüz mü? Tam zamanında çalışıyor. Güvenilir, düzenli. İşte bilimin gücü.”
Ama tam o sırada, Enlil-Hotep işaret verdi. Yukarıdan ikinci bir kapak açıldı ve çok daha güçlü bir basınçlı sel havuza doldu. Su hızla yükseldi. Sifon geç tepki verdi; basınç duvarları zorladı dışarıya taştı. Seyirciler arasında panik oldu.
Enlil-Hotep: “Gerçek Nil böyle sabırlı değildir. Taşkın anidir. İşte sınav budur.”
Sifon tahliye etmeye başladı, ama su çoktan duvarların üzerinden taşmıştı.
Kral Karmen (kaşlarını çatıp):
“Sifon gecikti…”
Tefnut (telaşla):
“Bu… bu yalnızca aşırı bir denemeydi! Gerçek Nil bu kadar hızlı yükselmez!”
Sıra Sabni’ye geldi. Yüzen küresiyle bağlı kapak sistemi havuzun ortasındaydı. Su dolmaya başladığında küre hızla yükseldi, kolu yukarı itti. Kapaklar anında açıldı. Su akışını yönlendirdi, taşma olmadan sel düzenli şekilde tahliye edildi.
Kalabalık şaşkınlıkla bağırdı.
Sabni (sessizce, babasının sözlerini hatırlayarak):
“Nil kendi kapaklarını açtı.”
Başbilgin Enlil-Hotep (gözleri parlayarak):
“Bu… gerçekten çalışıyor.”
Kral Karmen (ayağa kalkarak):
“Sabni! Babanın mirasını kaybettin ama Nil seni affetti. Bugün Nil’in ilk mucidisin. Senin yüzen bekçin krallığımızın yeni koruyucusu olacak.”
Otomatik sifon sistemi inşaatı sürerken, Sabni, koltuğunun altına sıkıştırdığı tomarlarla ağır kapının önüne geldi. Eliyle kapının tahtasına üç kez vurdu. İçeriden boğuk bir ses:
Başbilgin: "Gir, Sabni. Çalışmalarını duydum. Göster bakalım."
Sabni, titrek ama inatçı bir gülümsemeyle tomarları yere serdi. Büyük parşömen üzerinde karmaşık çizimler, ölçümler, oklarla işaretlenmiş mekanizmalar vardı.
Sabni: "Efendim, bu yalnızca bir kapak düzeni değil. Nil’in yükselişini yalnızca ölçmekle kalmayacak; bize onun diliyle konuşacak."
Başbilgin (kaşlarını çatarak):
"Nil’in dili mi? Açık konuş."
Sabni (heyecanla çizerken):
"Bakın, burada çentikli taş sütun var. Nil’in seviyesi yükseldikçe bu taş yukarı itilecek. Çentikler suyun seviyesine göre farklı bir düzeni tetikleyecek. Eğer taş şu yüksekliğe çıkarsa, buradaki silindir dönecek ve kırmızı bayrağı kaldıracak: Bu, yüksek taşkın yılı demektir. Vergiler düşük tutulmalı, çünkü ekinler zarar görecek. Eğer taş orta çentikte durursa, mavi bayrak yükselecek: Dengeli yıl, vergi normal, ekim zamanı şu tarihler.
Eğer taş en alt çentikte kalırsa, sarı bayrak belirecek: Kuraklık. O zaman ambarlardan tahıl dağıtılması, vergilerin ertelenmesi gerekir."
Başbilgin eğilip çizime daha yakından bakar.
Başbilgin:
"Bayraklar… Peki bunlar kime neyi gösterecek?"
Sabni:
"Çiftçiler bayrakları uzaktan görecek, ne zaman tarlaya ineceklerini anlayacak. Kâtipler sese göre yazacak: Farklı çentikler farklı taşlara çarpacak, çıkan ses bir sayı olacak. Bu sayılar hiyerogliflerle işlenmiş silindirde okunacak. Böylece vergi miktarı otomatik hesaplanacak. Kâtip yalnızca silindirin işaretini kopyalayacak."
Başbilgin, parmağını sakalına götürdü. Uzun süre sustu.
Başbilgin:
"Sen… suyun akışına insan aklını yüklemek istiyorsun. Bu mekanizma, rahiplerin, kâtiplerin yaptığı işi taş ve çarklarla yapacak, öyle mi?"
Sabni (gözleri parlayarak):
"Evet! Nil bize yalnızca suyu değil, sayıları, vakti ve geleceği de veriyor. Biz dinlersek, o bize her şeyi söyleyecek."
Başbilgin derin bir nefes aldı. Aralarında sessizliğin ardından dudak kenarında hafif bir gülümseme belirdi:
Başbilgin:
"Belki de ilk defa, Nil gerçekten konuşacak."
26.11. Nil’in Demir Çarklı Dili
Başbilgin Enlil-Hotep’in odasındaki o sarsıcı toplantıdan sonra, Kemet’te her şey değişmeye başladı. Sabni'nin "Yüzen Bekçi" mekanizması, kapakların başına yerleştirilmiş ve kusursuzca çalışıyordu. Ne zaman Nil yükselse, ziftle kaplanmış ahşap küre yükseliyor, kapağa bağlı kolu itiyor ve su taşkınsız bir şekilde kanallara yönleniyordu. Artık kimsenin gece uyanıp kapaklara koşmasına gerek kalmamıştı.
Ancak asıl devrim, Sabni’nin "Nil’in Dili" adını verdiği mekanizmayla başlıyordu. Nilometreye bağlı, çentikli taş sütunun etrafında, tunç ve demirden karmaşık bir yapı yükseliyordu. Bu sadece bir ölçüm aracı değil, aynı zamanda otomatik bir Devlet Kâtibi gibi işleyecekti.
Enlil-Hotep, her gün atölyeye gelip saatlerce bu makineyi izliyordu. Sabni'nin çizimleri, sadece bir tamirci dehası değil, aynı zamanda derin bir idari anlayış taşıyordu. Oğlu gibi sevdiği, ancak bazen küçümsediği genç adam, şimdi yüzlerce yıllık geleneği yıkıp yeni bir düzen kuruyordu.
Bir öğleden sonra, güneş atölyenin tozlu penceresinden süzülürken, Enlil-Hotep, Nil’in Dili'nin en üst basamağına tırmandı. Sabni, tunç çarkları parlatıyordu.
Sabni’nin makinesi, krallıkta bir devrim yarattı. Çiftçiler, bayrakları uzaktan görerek tarlalarına ne zaman su vereceklerini biliyor, kâtipler hiyeroglif silindirinden vergileri kolayca hesaplıyor, rahipler ise dualarını artık makinenin çentik sesleriyle birleştiriyordu. Nil, adeta bu makine sayesinde konuşuyor, krallığa bereketini düzenli bir şekilde sunuyordu.
Ancak Sabni, zaferinin tadını çıkarırken bile içindeki bir his huzursuzdu. Babasının sözleri hâlâ kulaklarında yankılanıyordu: “Nil’in ruhu, sadece kalbiyle dinleyenlere şarkı söyler.” Makinesi Nil’in sesini taşıyordu, ama acaba ruhunu da taşıyabilir miydi?
Bir gece, Nil’in kıyısında yalnız başına otururken, suyun uğultusunu dinledi. Makinesi sessizce çalışıyordu, çarklar dönüyor, bayraklar hafifçe dalgalanıyordu. Sabni, suya fısıldadı: “Su geliyor. Hastalık değil bereket getiriyor. ”
Suyun sesi, ona bir cevap gibi geldi. Ama bu cevap, taş ve çarklarla değil, kalbinin derinliklerinde yankılanıyordu.
Tam o sırada, Nilometre kuyusundaki "Nil'in Dili mekanizması" harekete geçti. Enlil-Hotep, Nil’in kanalına bağlı olan su akışını artırmıştı. Çentikli taş sütun yükseldi. Küresel uç, Mavi Çentik seviyesinde durdu. Birkaç saniye sonra, üstteki kol döndü ve gökyüzüne doğru Mavi Bayrak yavaşça yükseldi.
Eş zamanlı olarak, Nil’in Dili’nin yanındaki Sayı Silindiri otomatik olarak dönmeye başladı. Mavi çentiğe karşılık gelen ayar, silindirin yüzeyindeki hiyeroglif yazılı tunç plakalara bir işaret bıraktı. Silindirin üzerindeki bir ok, belirgin bir hiyeroglifin üzerinde durdu: "Denge". Bir kâtip, bu işareti anında parşömene kopyaladı.
Enlil-Hotep (sesi salonu doldurarak): ”Nil konuştu! Mavi Bayrak, Dengeli Yıl demektir. Vergi normal, ekim zamanı yarından itibaren başlar!”
Kral Karmen gülümsedi.
Kral Karmen: ”Bu makine, bir krallığın aç kalmasını engelledi. Sabni’nin hatası, bize ders oldu. Artık insan zaafına yer yok. Nil’in demir çarklı dili, Nil’in dilini doğru doğru şekilde tercüme diyor.?”
26.12. Sabni’nin Yeni Görevi: Başmühendislik
Kral Karmen, Sabni’nin yaptığı otomatik kapakları ve su ölçüm düzeneklerini görüp hayran kaldı. Sarayına haber gönderdi:
“Sabni gelsin. Artık yalnızca bir kapak bekçisi değil, Kayıtlar Salonunun Baş Mühendisi olacak!”
Sabni, alçak gönüllülükle huzura çıktı.
Kral gür sesiyle konuştu:
“Bir insanın küçük bir işte gösterdiği doğruluk, büyük işlerde de güven verir. Senin taş ve suyla konuşturduğun düzenek, benim gözümde bir mucizedir. Şimdi senden daha fazlasını istiyorum.”
Sabni başını eğdi.
“Emriniz nedir, Kral'ım?”
Karmen elini göğe kaldırdı:
“Zamanı, suyun akışı gibi ölçebilen mekanik saatler istiyorum. Güneşin gölgesini günlerin hesabına katacak mekanik takvimler istiyorum. Hesaplarken insanlar çok hata yapıyor. Toplama Çıkarma işlemlerini hatasız yapan hesaplama makineleri istiyorum. Vergi tabletlerini ve mahsul hesaplarını kolaylaştıracak düzenekler istiyorum. Artık yalnızca ilimle büyüyecek bir krallık kuracağız.”
Böylece Sabni’nin yeni görevi başladı.
Sarayın batı kanadında, yeni bir mektep kuruldu: ”Otomatik Makanikler Sanatı Mektebi.” Artık ”Uçma Sanatları Mektebi” gökyüzünü, ”Hastalık Teşhis ve Tedavi Mektebi” mikrodünyanın gizemlerini incelerken; bu yeni mektep, çarkların, yayların, suyun ve ağırlıklarıyla kurulan otomatik sistemlerin bilgisini öğretecekti.
Sabni’nin öğrencileri gençlerdi: marangozlar, taş ustaları, yazıcılar… Her biri onun çizdiği tabletlerden, su saati tasarımlarından, dişli çarkların sırlarından öğrenmeye başladı. Sarayda ilk defa, Sistem Mühendisi yetiştiriliyordu.
...
26.13. Sahara & Nil-7 Diyaloğu (M.S. 8000)
Sahara: "Nil-7, Sabni neden kapakları kendi kendine açacak bir düzenek yapmak istemiş?"
Nil-7: "Çünkü, Sahara, o her şeyin yalnızca insan gücüyle yapılmak zorunda olmadığını fark etmişti. Nil kendi yükselip alçalıyorsa, kapakları da kendi açıp kapatabilirdi. Sabni’nin aklına ilk otomatik makine fikri böyle düşmüş oldu."
Sahara: "Ama babası neden karşı çıkmış? Çok mantıklı bir fikir değil mi?"
Nil-7: "Mantıklıydı, ama babası için Nil kutsaldı. İnsanların dualarıyla yönlendirilmesi gerekiyordu. Eğer düzenek suyu açarsa, babasına göre bereket yerine felaket gelirdi. Gelenekler bilimin önüne bir duvar gibi dikilmişti."
Sahara: "Peki Sabni kapakları açmayı unuttuğunda niye bu kadar büyük felaket oldu?"
Nil-7: "Çünkü Nil sabırlı değildir, küçük kız. O yükselince bütün gücüyle yükselir. Kapaklar açılmazsa basınçla taşar, tarlaları yutar. Bir tek gece uykusu binlerce ekini yok edebilir."
Sahara: "Krallar neden sonra makineye izin verdi?"
Nil-7: "Çünkü kral anladı ki insan hatalar yapar, ama suyun ritmi hata yapmaz. Bu yüzden “demirden bir bekçi” yapmaya karar verdiler. Sabni’nin yüzen küresiyle Tefnut’un sifon sistemi arasında büyük bir yarış başladı."
Sahara: "Kim kazandı?"
Nil-7 (gözlerindeki ışıkla): "Nil’in kendisi kazandı, Sahara. Çünkü Sabni’nin yüzen küresi suyun hareketine anında tepki verdi. Nil kendi kapaklarını açar gibi oldu. Böylece tarihte ilk kez, doğanın gücüyle çalışan bir otomatik düzenek başarıya ulaştı."
Sahara (heyecanla): "Yani Sabni, ilk mucit mi oldu?"
Nil-7: "Hayır ama O, hatasını telafi ederek tarihin ilk otomatik makine mucitlerinden biri sayıldı. Bazen en büyük icatlar, en büyük hataların ardından gelir."
Edebiyatdefteri.com, 2016. Bu sayfada yer alan bilgilerin her hakkı, aksi ayrıca belirtilmediği sürece Edebiyatdefteri.com'a aittir. Sitemizde yer alan şiir ve yazıların telif hakları şair ve yazarların kendilerine veya yetki verdikleri kişilere aittir. Sitemiz hiç bir şekilde kâr amacı gütmemektedir ve sitemizde yer alan tüm materyaller yalnızca bilgilendirme ve eğitim amacıyla sunulmaktadır.
Sitemizde yer alan şiirler, öyküler ve diğer eserlerin telif hakları yazarların kendilerine veya yetki verdikleri kişilere aittir. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. Ayrıca sitemiz Telif Hakları kanuna göre korunmaktadır. Herhangi bir özelliğinin kısmende olsa kullanılması ya da kopyalanması suçtur.