Alçak ruhlu olanlar para arar, yüksek ruhlu olanlar ise saadet arar. ostrovski
SAHRA'NIN UYANIŞI ve YÜKSELİŞİ: M.S. 8000 - M.Ö. 5000
Sahra Çölü, bugün dünyanın en kurak ve geniş çöl alanlarından biridir; ancak yaklaşık 15.000 ila 5.000 yıl önce bu topraklar göllerle dolu, otlaklarla kaplı ve yaşamla iç içe bir ekosisteme sahipti. B...
20. Bölüm

18: Sorgu Çadırı (M.Ö. 4974)

88 Okuyucu
1 Beğeni
0 Yorum
Bölüm 18 – Sorgu Çadırı (M.Ö. 4974)

Köyün dışındaki Kwakwu’nun karakolunun arkasında, kalın keçele2rden yapılmış büyük bir çadır kurulmuştu. İçeride loş bir ışık vardı; tek kaynak, bir köşede yavaşça tüten yağ lambasıydı. Lambanın titrek ışığı, yerde bağlı oturan haydutların gölgelerini çadırın duvarına devasa canavar siluetleri gibi yansıtıyordu.

Askerler haydutları, birbirlerini görmeyecekleri ve duyamayacakları şekilde ayrı bölmelere ayırmıştı. Her bölmede sadece bir haydut, bir masa, iki tabure ve arada sırada yankılanan rüzgâr uğultusu vardı.

İlk sorgu odasına iri yarı bir asker olan Harun, ağır adımlarla içeri girdi. Çizmelerinin sert tabanları zeminde tok sesler çıkarıyordu. Elleri bağlı haydutun tam karşısına oturdu, gözlerini kısmıştı.
"Adını söyle."

Haydut başını çevirdi, sessiz kaldı.
Harun masaya avucuyla sertçe vurdu, yağ lambası titredi.
"Arkadaşların her şeyi anlattı. Hepsi seni suçladı. Onların masum olduğunu, bütün bu işleri senin başlattığını söylediler. Onlar şimdi yemeklerini yiyor, yakında serbest kalacaklar. Ama sen… sen bu inatla idam sehpasına çıkacaksın."

Haydut gözlerini kaçırdı, dudaklarını ısırdı. Hâlâ sessizlik. Harun bir tas soğuk suyu aldı, sertçe haydutun yüzüne serpti. Haydut irkildi, nefes nefese kaldı.
Tam o anda kapı örtüsü açıldı.
Khaalid içeri girdi, Harun’a sertçe baktı.
"Yeter, Harun. Bu adamı konuşturmak için başka yollar var."

Harun mırıldanarak çıktı.
Khaalid bir tabure çekip haydutun karşısına oturdu. Önünde sıcak buharlı bir çorba vardı. "Acıkmışsındır al ye" dedi.

Haydut çorbaya gömülmüş gibi hızlı hızlı yerken Khaalid konuştu:
"Bak dostum, eskiden ben de senin gibi hayduttum. Yakalanınca her şeyi itiraf ettiğim için kral beni affetti. Zamanla güvenip burada iş verdi. Seni en iyi ben anlarım.

Haydut, hâlâ yüzünden damlayan suyu silmeye çalışıyordu. Khaalid devam etti:
"Ben sana yardım etmek istiyorum. Ama bana bir şey söylemezsen elimden bir şey gelmez. Arkadaşların… seni sattı. Onlar köylerine dönecek, sen burada kalacaksın. Gerçekten susup, arkadaşlarının tüm suçunu tek başına üstlenmek istiyor musun?"

Khaalid:
"Bak, bana güven. Onlar kendi canını kurtaracak, sen ise buradaki suçun hepsini üstleneceksin."
Haydut: (gözleri yere bakıyor)
"Onlar… gerçekten her şeyi anlattı mı?"

Khaalid:
"Kelimesi kelimesine. Liderinizin adını bile söylediler."

Haydutun dudakları titredi, gözleri doldu):
"Ben… ben tarlada çalışıyordum. Onlar geldi… “Artık ter dökmene gerek yok, zengin olacaksın” dediler. Aptal gibi inandım. İlk başta sadece bekçilik yapacaktım… ama sonra baskınlara da götürdüler. Yemin ederim kimseyi öldürmedim."

Khaalid başıyla onayladı.
"Aynı yalanı balık tutarken bana da söylemişlerdi. Senin affedilmen için kralla konuşurken bunu hatırlatacağım. Ama bana kampın yerini de söylemen lazım."

Haydut: (nefesini tutar)
"Tamam… Tamam anlatacağım. Kamp, nehir kıyısındaki eski taş ocaklarının arkasında. Orada bir mağara var, girişini dikenli çalılarla kapatıyoruz. "

Khaalid, not tutan askere göz ucuyla işaret etti. Asker ilkel semboller ve resimlerle yazmaya başladı.
Khaalid:
"Liderinizin adı ne?"

Haydut:
"Halwan. Ona “Demir Göz” derler… sağ gözüne ok saplanmış ama diğeriyle hâlâ görüyor."
Khaalid:
"Kaç kişisiniz?"

Haydut:
"Yirmi beş… belki otuz. Ama yarısı nöbette olmaz, bazıları civar köylerde gözcülük yapar."
Khaalid:
"Silah durumları?"

Haydut:
"Balta, süngü, ok, mızrak…"

Diğer sorgu odalarında aynı yöntem diğer haydutlara da uygulandı. Önce Harun girip sert konuşuyor, ”Arkadaşların her şeyi anlattı” diyordu. Sonra Khaalid gelip çorbasıyla güven verip, sessizce kandırıp ikna etmeye çalışıyordu.
Khaalid:
"Senin hikâyeni biliyorum. Arkadaşların senin adını verip serbest kalmak istiyor. Bu mudur dostluk?"

2. Haydut: (dişlerini sıkar)

"Onlar… onlar zaten başımın belasıydı. Beni de kandırdılar. Kamp eski taş ocaklarının gerisinde. Orada iki mağara var, asıl kamp soldakinde. Sağdaki mağara boş ama tuzak kurduk. Bilmeden giren biri orada ölür. Lideriniz Demirgöz Halwan. Ama tek başına değil. Yanında Kara Samir diye biri var. İnsanların gözlerine bakarak yalan söyleyebilir, dikkat edin. Yirmi sekiz en son gördüğümde. Ama bazıları yaralıydı, belki daha azdır."

Kısa sürede ilk haydut çözülmüştü. Zamanla diğerleri de...
Khaalid:
"Arkadaşların zaten konuştular. Eğer sen konuşmazsan onlar serbest kalacak, bütün suç senin üstüne kalacak"

3. Haydut: (ağlayarak)
"Ben… ben oraya ait değilim. Yemin ederim. Ailem yangında öldükten sonra geldiler. “Artık sahipsiz değilsin, seni zengin yapalım” dediler. Keşke ben de ailemle ölseydim. (hıçkırarak) Taş ocaklarının arkası… Dikenli çalıların arkasında mağara… Halwan bizi orada tutardı. Çaldıklarımızı kervanlara satardı. Belki yirmi… bazıları gitti, bazıları öldü. Ama… orada… İki çocuk da var. Onları köle gibi kullanıyorlar. Diğer çocukları köle olarak kervanlara sattılar."

Khaalid, son cümlede irkilir. Notları alan askerin gözleri de kısılır.
Kimisi ağlayarak, kimisi öfkeyle kampın yerini, liderlerinin adını, kaç kişi olduklarını anlattı. Verilen bilgiler büyük oranda birbiriyle örtüşüyordu.
Çadırın dışına çıktığında Khaalid derin bir nefes aldı. Gökyüzü parlaktı, ay bulutların arasından çıkmıştı.
"Yarın gece o kampa gidiyoruz, diye mırıldandı kendi kendine."

Khaalid dışarıda nöbetçilere son talimatlarını verip Sahara'nın yanından geçip çadırına geçti.
Sahara, Nil-7 ile kurduğu zihin bağlantısını kesti. M.S. 8000 yılındaki odasına geri dönmüştü. Robot leoparı yanında oturuyordu.

...

18.1. Sahara & Nil-7 Diyaloğu (M.S. 8000)

Nil-7: “Sahara, Sahneyi beğenmedin galiba? Soru sormak ister misin?”

Bir süre sustu. Küçük kız bir süredir kaşlarını çatmış, düşünceli görünüyordu. Sonunda merakını tutamadı.

Sahara: “Nil-7… Khaalid’in sorguladığı Haydutlara söylediklerini duydum. “Ben de senin gibi hayduttum” dedi. Sonra “Arkadaşların her şeyi anlattı” dedi. Ama bunların hepsi doğru değildi. Yalan söylemek kötü değil mi? Khaalid yalancı mı? Neden haydutlara yalan söyledi?"

Nil-7: “Doğru değildi.”

Sahara: “O zaman bu… yalan söylemek olmuyor mu? Hani yalan kötü bir şeydi?”

Nil-7 kısa bir süre sustu, sonra mekanik ama yumuşak bir sesle yanıtladı:
Nil-7: “Bu o zamanki insanların kültüründe ‘hile’ ya da ‘taktik’ olarak kabul edilirdi. Yalan, çoğu zaman güveni bozar ve zarar verir. Yalan söylemek genellikle yanlıştır, Sahara. Çünkü doğruyu söylemek, güvenin temelidir. Ama bazen… Doğruyu söylemek masumlara zarar verebilir. Ama bazı durumlarda, birini kurtarmak, daha büyük bir kötülüğü engellemek için gerçeği saklamak ya da değiştirmek… Khaalid’in amacı haydutların sırlarını çözmek, köyleri korumak ve çocukları kurtarmaktı. Söylediği sözler, kimseye zarar vermedi, aksine zararı durdurmak içindi. Böylece köylerdeki insanlar, hatta esir çocuklar kurtulacak”

Sahara: “Yani bazen… yalan kötü değil mi?”

Nil-7: “Bazen yalan, kılıç gibi bir araç olur. Kimin elinde ve hangi amaçla kullanıldığına bakılır. Ama unutma Sahara… bu çok tehlikeli bir yoldur. İnsanlar ‘iyi amaçlı yalan’ diyerek kolayca kendilerini kandırabilirler. Bu yüzden dikkatli olunmalı. Buna “gri alan” denir, Sahara. Ne tamamen beyaz, ne tamamen siyah… Hayat her zaman masal kitaplarındaki gibi kolay değildir. Önemli olan, yalanın kime ve ne için söylendiğidir. Eğer kendi menfaatin ve başkalarına zarar vermek için değil, başkalarını kurtarmak için söylüyorsan… işte o zaman bazıları buna ‘gerekli yalan’ der.”

Sahara sessizce başını salladı, ama bakışlarından sorunun kafasında hâlâ dönüp durduğu belliydi. Düşünceli bir şekilde yere baktı. Sonra mırıldandı:

Sahara: "Ben yine de yalan söylemek istemem."

Nil-7: "Ve bu, seni iyi biri yapar."
Yorum Yapın
Yorum yapabilmeniz için üye olmalısınız.
Yorumlar
© 2025 Copyright Edebiyat Defteri
Edebiyatdefteri.com, 2016. Bu sayfada yer alan bilgilerin her hakkı, aksi ayrıca belirtilmediği sürece Edebiyatdefteri.com'a aittir. Sitemizde yer alan şiir ve yazıların telif hakları şair ve yazarların kendilerine veya yetki verdikleri kişilere aittir. Sitemiz hiç bir şekilde kâr amacı gütmemektedir ve sitemizde yer alan tüm materyaller yalnızca bilgilendirme ve eğitim amacıyla sunulmaktadır.

Sitemizde yer alan şiirler, öyküler ve diğer eserlerin telif hakları yazarların kendilerine veya yetki verdikleri kişilere aittir. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. Ayrıca sitemiz Telif Hakları kanuna göre korunmaktadır. Herhangi bir özelliğinin kısmende olsa kullanılması ya da kopyalanması suçtur.
ÜYELİK GİRİŞİ

ÜYELİK GİRİŞİ

KAYIT OL