Alçak ruhlu olanlar para arar, yüksek ruhlu olanlar ise saadet arar. ostrovski
SAHRA'NIN UYANIŞI ve YÜKSELİŞİ: M.S. 8000 - M.Ö. 5000
Sahra Çölü, bugün dünyanın en kurak ve geniş çöl alanlarından biridir; ancak yaklaşık 15.000 ila 5.000 yıl önce bu topraklar göllerle dolu, otlaklarla kaplı ve yaşamla iç içe bir ekosisteme sahipti. B...
19. Bölüm

17: Sınır Köyünde İlk Hafta (M.Ö. 4975)

77 Okuyucu
1 Beğeni
0 Yorum
Bölüm 17 – Sınır Köyünde İlk Hafta (M.Ö. 4975)

Sınır köyüne vardıklarında akşamüstü güneşi, çamur sıvalı kulübelerin duvarlarını kızıl bir renge boyuyordu. Khaalid’in önünde duran köyün şefi, uzun sakallı, omzunda yıpranmış bir keçi postu taşıyan bir adamdı. Meydanda toplanan köylüler sessizce onları süzüyordu.

Khaalid, yanında getirdiği kil tableti çıkarıp şefin önüne koydu. Üzerinde güneş, mızrak, tahıl başağı ve el ele tutuşmuş iki figür kabartması vardı.
“Bu, kralınızla köyünüz arasında yapılmış anlaşma,” dedi.

Şef, elleriyle tableti okşadı, başını yavaşça salladı.
“Evet… Bu bizim anlaşmamız. İstersen şimdi vergiyi toplayabilirsin.”

Khaalid hafifçe gülümsedi.
“Hayır. Önce güven. Sonra vergi.”

O gün, askerler silahlarını bir kenara koyup köylünün işine yardım etmeye başladı. Kimisi tarlada ekin taşıdı, kimisi balıkçıların ağır ağlarını çekti, kimisi depoları düzenleyip un çuvallarını tek tek saydı. Kimi yaşlı köylüye odun taşıdı, kimi su kuyusunun başında sırayla testileri doldurdu.
Köylüler önce temkinliydi ama günler geçtikçe askerlerin ter içinde çalıştığını, alınlarının toprakla karıştığını gördüler. Kahkahalar yükselmeye başladı. Akşamları köy fırınından çıkan taze ekmekler, askerlerin önüne kondu.

Yedinci günün sabahında, köyün sessizliği bozuldu. Ufuktan, sayıları on beşi bulan silahlı bir grup köye yaklaştı. Yırtık elbiseleri ve paslı kılıçlarıyla haydutlardı bunlar. Köydeki askerleri işçi sanmış, köyün sahipsiz olduğunu sanarak doğruca meydanın ortasına yürüdüler.

O an, Khaalid ve adamları sessizce yerlerinden doğruldular. Çalışma kıyafetlerinin altından mızrak ve kılıçlarını çıkardılar. İlk kükreyen, köyün girişinde nöbet tutan Malik oldu. Haydutlar bir anda neye uğradıklarını anlayamadan saldırıya uğradı.

Çatışma kısa ama şiddetli geçti. Üç haydut yere yığıldı, dördü yaralandı, geri kalanları kaçmaya çalışırken yakalandı. Sağ kalanlar bağlanıp köy meydanına getirildi. Köylüler, askerlerin çevresinde toplanıp fısıldaştı. Artık gözlerinde korku değil, güven vardı.

Khaalid, meydanın ortasında köylülere seslendi:
“Şimdi kralınıza olan borcunuzu ödemenin zamanı geldi. Fakat bu, zorla değil, gönüllü olarak yapılacaktır.”

Köylüler, evlerinden tahıl çuvalları, balık sepetleri, kurutulmuş etler ve hurma demetleri getirmeye başladılar. Herkes kendi elinden verdi, kendi elleriyle teslim etti.

Ertesi sabah, Khaalid ve adamları, bineklerine ve iki yük hayvanına yüklenmiş vergiler ve iple bağlanmış haydutlarla birlikte köyden ayrıldılar. Güneşin altında tozlu yola düşerken köyün çocukları arkalarından el sallıyor, kadınlar ise ekmek ve su testileri uzatıyordu.

Khaalid, bu kez yalnız vergi değil, halkın duasını da beraberinde götürüyordu.

Khaalid ve adamları, günler süren yolculuğun ardından karakolun taş surlarının önünde durdu. Yük hayvanlarının sırtında tahıl çuvalları, hurma sepetleri, balık fıçıları… Arkalarında ise iple bağlanmış haydutlar, yorgun ama hâlâ dik yürüyen onurlu köylü askerler.

Kapılar açıldığında Leopar Kral Kwakwu, avluya bizzat çıkmıştı. Altın ve siyah işlemeli pelerini omzundan dökülüyor, gözleri tıpkı orman gecesindeki gibi parlıyordu.
Khaalid, öne çıkıp eğildi.
“Vergi sözleşmesi gereği alınan mallar, eksiksiz olarak huzurunuzda, kralım. Ayrıca köyü yağmalamak isteyen haydutlar yakalanmış ve getirildi.”

Kwakwu, çuvalların üzerine elini koydu, haydutlara baktı. Sonra Khaalid’in omzuna sert ama dostane bir şekilde vurdu.
“İşte bu! İş böyle yapılır. Hem halkın güvenini kazanmışsın, hem vergiyi tam getirmişsin, hem de düşmanı esir etmişsin. Daha ilk görevinde bu kadarını yapan adamdan korkulur.”

Karakoldaki askerler mırıldandı, bazıları onaylayarak başını salladı.
Kwakwu devam etti:
“Getirdiğiniz vergilerin bir kısmı sizin payınızdır. Adamlarınla paylaş, zaferin tadını çıkar. Ama işimiz bitmedi.”

Bir an sessizleşti, haydutların gözlerine dik dik baktı.
“Bu esirleri konuşturun. Haydut kampının yerini öğrenin. Sonra gidip orayı yerle bir edin. Çaldıkları malları buraya getirin. Ellerinde tuttukları köle çocuklar varsa… onları da serbest bırakıp köylerine teslim edin.”

Khaalid başını eğerek,
“Emredersiniz, kralım,” dedi.

Kwakwu gülümsedi, dişleri avcı dişleri gibi parladı.
“Sen hızlı öğreniyorsun, Khaalid. Belki bir gün bu toprakların sadece savunucusu değil, yöneticisi de olursun.”

O an Khaalid, görevlerinin sadece bir emir değil, bir sınav olduğunu anladı. Ve sınavın asıl kısmı daha başlamıştı.

...

17.1. Sahara & Nil-7 Diyaloğu (M.S. 8000)

Kwakwu’nun sözleri hâlâ Sahara'nın kulaklarında yankılanıyordu: ”Belki bir gün bu toprakların yöneticisi de olursun.”

Sahara Parmaklarını hafifçe oynattı. Simülasyon sistemi bu hareketi algıladı. Nil-7’nin yumuşak, metalik sesi zihninde belirdi:
“Bir soru sormak ister misin, Sahara?”

Sahara bir an durdu. Sonra peş peşe aklına gelenleri sıraladı:
“Evet… Khaalid vergileri toplarken neden acele etmedi? Önce köylünün güvenini kazanması şart mıydı? Vergi böyle mi daha adil oluyor?
Peki haydutlardan köylü nasıl ayırt ediyor askerleri? Ellerindeki o kil tablet gerçekten geçmişte böyle anlaşmalar için mi kullanılırdı?
Ve Kwakwu neden vergilerin bir kısmını askerlerle paylaşmalarını istedi? Bu bir ödül mü, yoksa başka bir amacı mı var?
Bir de… Haydut kampına baskın… Bu sadece güvenlik mi, yoksa Khaalid’in liderlik sınavı mı?”

Nil-7, kısa bir duraksamadan sonra yanıtladı:
“Soruların hepsi yerinde. Tarih boyunca adil vergi toplamanın en büyük sırrı güven ve meşruiyetti. Köylü, seni koruyan ve emeğine değer veren bir yönetici olarak görürse, verdiği vergiyi bir yük değil, bir sözleşmenin parçası olarak algılar.
Kwakwu, askerleri köylüyle yan yana çalıştırarak hem malların gerçek miktarını denetledi, hem de halkın gönlünü aldı. Kil tabletler, bu tür anlaşmaların yazılı veya sembolik kanıtıydı. Onlar sayesinde köylü, kime hizmet ettiğini ve neden vergi verdiğini bilirdi.
Vergi payı ise, askerlerin sadakatini pekiştirmenin kadim bir yöntemidir. Savaşçının karnı doymalı, eli ödül görmelidir ki görevi için canını versin.
Haydut kampına baskın ise, sadece bir güvenlik görevi değil… Bu, Khaalid’in hem strateji hem de merhametle hükmetme yeteneğinin sınavı olacak.”

Sahara, başını yavaşça salladı.
“Yani Kwakwu, hem halk hem de askerler üzerinde çift taraflı bir bağ kuruyor… Bu yüzden mi halk, haydutlardan ayırt edebiliyor onları?”

Nil-7, hafifçe gülümsüyormuş gibi bir tonla cevapladı:
“Aynen öyle. Adalet ve güç, doğru dengede birleştiğinde, ünün sana kalkan olur.”
Yorum Yapın
Yorum yapabilmeniz için üye olmalısınız.
Yorumlar
© 2025 Copyright Edebiyat Defteri
Edebiyatdefteri.com, 2016. Bu sayfada yer alan bilgilerin her hakkı, aksi ayrıca belirtilmediği sürece Edebiyatdefteri.com'a aittir. Sitemizde yer alan şiir ve yazıların telif hakları şair ve yazarların kendilerine veya yetki verdikleri kişilere aittir. Sitemiz hiç bir şekilde kâr amacı gütmemektedir ve sitemizde yer alan tüm materyaller yalnızca bilgilendirme ve eğitim amacıyla sunulmaktadır.

Sitemizde yer alan şiirler, öyküler ve diğer eserlerin telif hakları yazarların kendilerine veya yetki verdikleri kişilere aittir. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. Ayrıca sitemiz Telif Hakları kanuna göre korunmaktadır. Herhangi bir özelliğinin kısmende olsa kullanılması ya da kopyalanması suçtur.
ÜYELİK GİRİŞİ

ÜYELİK GİRİŞİ

KAYIT OL