Anadolu'nun kadim topraklarında, Adıyaman'ın kızıl kayalıkları arasında, yedi göbekten gelen bir sır gizlenir: Şahmaran Bin Musa Ocağı. Bu Ocak, sadece bir şifa kapısı değil; Musa'nın asasının yere dü...
Şifanın Bedeli ve Yorgunluk Harun Bin Saffar'ın yedinci boyutta mühürlenmesinin ardından, Şahmaran Bin Musa Ocağı derin bir sessizliğe büründü. Odanın atmosferi temizlenmiş, ancak Hüseyin Hoca fiziksel olarak tükenmişti. İsmi Azam gücüyle düşmanı mühürlemek, ondan büyük bir manevi enerji çekmişti. Hoca, yatağında dinlenirken, Leyla Hanım ona Yaşam Suyu karışımını içirdi. "Bu sadece Elif için değil, Hoca," dedi Leyla. "Bu, Lokman'a bitkiler konuştuğu şifadır. Siz de ocağın bir parçasısınız." Hüseyin Hoca, gözlerini açtı. "Harun, sadece bir mühürle durdurulamaz. O, benim 14 bölümlük romanımı tamamlamak için geri dönecektir. O, 10 Emir ve Ahit Sandığı'nın manevi kapısını açmak istiyor. Eğer bunu başarırsa, Ocağın tüm gücünü eline geçirir." Leyla, şaşkınlıkla baktı. "Yani fiziki olarak Sina Dağı'na mı gideceğiz?" Hoca başını salladı. "Hayır. Düşman, manevi bir boyutta mühürlendi. Bizim yolculuğumuz da manevi olacak. Ocağın en büyük sırrı, Musa'nın Tevrati kadim bilgisinin sadece bir metin değil, bir ruh yolculuğu olduğudur. O sandık, fiziki bir nesneden çok, İlmi Ledün'e açılan bir kapıdır. Oraya, sadece ruhumuzla ulaşabiliriz." Elif'in Şifası ve Dönüşüm Leyla, bir yandan Hoca'yı iyileştirmeye çalışırken, bir yandan da Elif'in şifa sürecini titizlikle takip ediyordu. Elif, Yaşam Suyu ritüelinin ikinci aşamasında, vücudundaki son negatif enerji kalıntılarını da atıyordu. Artık kapalı kısmetin getirdiği halsizlik ve keder tamamen yok olmuştu. Elif, sabah uyandığında, uzun zaman sonra ilk kez rüyasında karanlık bir yılan değil, gökkuşağı renginde parlak bir şahmaran görmüştü. "Ablacım," dedi Elif, sesi güçlüydü. "Bileğimdeki iz tamamen kayboldu. Ben... ben sanki yeniden doğdum. Sanki üzerimdeki bütün düğümler çözüldü." Leyla, kardeşinin bu dönüşümünü hayranlıkla izledi. Hüseyin Hoca'nın iddia ettiği gibi, yılanlar melek oluyordu. Büyü temizlenmişti ama Harun Bin Saffar'ın ruhunun bıraktığı derin izler vardı. Elif, artık sadece şifa bulmuş bir kurban değil, Ocağın gücüne tanıklık eden, manevi olarak uyanmış bir bireydi. Sina'nın Anahtarları Hüseyin Hoca, dinlenmesinin ardından, yolculuk için hazırlıklara başladı. Sandığın içinden, üzeri binlerce yıllık dualarla yıpranmış üç nesne çıkardı: Gül Yaprağına Yazılmış Dua: Cennet güllerinden damıtılmış, on iki imam Ehlibeyt nurunu içeren bir şifa ve koruma duası. Davud'i Şiir Mührü: Zebur'dan gelen, sesi ve titreşimi manevi kapıları açmaya yarayan küçük bir gümüş mühür. Hurufi Batıni Parşömeni: Kur'an hurufi batıni zahiri tasavvuf derinliklerini içeren, sadece belirli yıldız konumlarında (Yıldızname) okunabilen bir yol haritası. Hoca, bu nesneleri bir araya getirdi. "Harun, o sandığın kapısına ulaşmak için, bizim ilmimizi tersine çevirerek yürüyor. Biz ise, ilahi ışığı takip edeceğiz. Sina Dağı'nda açılacak 10 Emir kapısı, sadece doğru üç anahtarla açılır." Hüseyin Hoca, Leyla'ya baktı. "Leyla Hanım, siz bu yolculukta bana rehberlik edeceksiniz. Siz bir gazetecisiniz, yani gözlem ve analiz gücünüz keskindir. Harun'un bıraktığı her izi ve şifanın her aşamasını en iyi siz anladınız. Ben ruhumla yürüyeceğim, siz zihninizle yürüyeceksiniz. Bu, ilahi irfanın ortaya serildiği son yolculuktur." Leyla, elindeki eski kamera yerine, şimdi Yaşam Suyu şişesini tutuyordu. Bu yolculuk, sadece kardeşini kurtarmak için değil, kendi ruhunu ve inancını da bir sonraki boyuta taşımak için bir fırsattı. “Aslımı sorarsan ışıktan geldim cihana,” diye fısıldadı içinden. Artık Ocağın bir parçasıydı. Hüseyin Hoca'nın gözlerinde gördüğü, yedi göbekten gelen o kadim sorumluluktu.
Edebiyatdefteri.com, 2016. Bu sayfada yer alan bilgilerin her hakkı, aksi ayrıca belirtilmediği sürece Edebiyatdefteri.com'a aittir. Sitemizde yer alan şiir ve yazıların telif hakları şair ve yazarların kendilerine veya yetki verdikleri kişilere aittir. Sitemiz hiç bir şekilde kâr amacı gütmemektedir ve sitemizde yer alan tüm materyaller yalnızca bilgilendirme ve eğitim amacıyla sunulmaktadır.
Sitemizde yer alan şiirler, öyküler ve diğer eserlerin telif hakları yazarların kendilerine veya yetki verdikleri kişilere aittir. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. Ayrıca sitemiz Telif Hakları kanuna göre korunmaktadır. Herhangi bir özelliğinin kısmende olsa kullanılması ya da kopyalanması suçtur.