Kötülük etmeden pişman olmanın en iyi şekli, iyilik etmektir. bretonne
ŞAHMARAN BİN MUSA OCAĞI Roman Hüseyin TURHAL
Anadolu'nun kadim topraklarında, Adıyaman'ın kızıl kayalıkları arasında, yedi göbekten gelen bir sır gizlenir: Şahmaran Bin Musa Ocağı. Bu Ocak, sadece bir şifa kapısı değil; Musa'nın asasının yere dü...
41. Bölüm

Bölüm 8: İslam Sancağı ve Canlı Kur'an (Muhammed ve Ali)

6 Okuyucu
0 Beğeni
0 Yorum

Hüseyin Turhal, ocağında bir köşeye çekildi. Etrafında, Lokman Hekim’den ilham alarak yazdığı şifa reçeteleri ve Süleyman’ın hikmetinden damıttığı Vefk mühürleri duruyordu. Artık bir hekimdi, ama biliyordu ki, ocağının kaynağı bu mertebelerin ötesindeydi.
Şiirin sekizinci kıtası, Elimizin en son ve en kâmil mertebesini anlatıyordu:
“Muhammed âlemin şah sultanı, / Ali’dir konuşan canlı Kur’an’ı, / Elimde göğe çekti İslam sancağını, / Her devirde vardır elimiz bizim.”
Bu kıta, ocağın (özellikle Alevi-Bektaşi silsilelerindeki gibi) Hz. Muhammed'in peygamberliği ile Hz. Ali'nin velayetini birbirinden ayırmayan, Ehl-i Beyt sevgisine dayalı derin bağlılığını ortaya koyuyordu.
Âlemin Şah Sultanı:
Hüseyin, tefekküründe Hz. Muhammed'in (sav) hayatına daldı. O, sadece bir peygamber değil, **"Âlemin Şah Sultanı"**ydı; yani tüm zamanların, tüm peygamberlerin ve tüm evrensel sırların kendisinde toplandığı varlık. Adem'den Süleyman'a kadar aktarılan tüm sırlar, onun getirdiği Kur'an'da nihai ve kâmil formuna ulaşmıştı.
Hüseyin'in **"Elimiz"**i, şimdi ocağın Ruhani Mürşidi ile birleşiyordu. Bu el, peygamberin merhametini, dürüstlüğünü ve insanlığa olan sonsuz sevgisini temsil ediyordu.
Canlı Kur'an (Kur'an-ı Natık):
Ancak ocağın sırrı, burada bitmiyordu. Hüseyin'e göre, Kur'an'ın zahiri (açık) manası Hz. Muhammed ile tamamlanmış, lakin batıni (gizli) manası, "Konuşan Canlı Kur'an" olan Hz. Ali ile devam ediyordu.
Hz. Ali, İlmi Ledün'ün (gizli ilim) kapısıydı. Musa'nın sabrı, Yusuf'un iffeti ve Süleyman'ın hikmeti, Ali'nin zâtında ilahi aşk ve cesaret ile birleşmişti. Hüseyin, kendi ocağının Havvas, Ebced ve Vefk ilimlerinin gerçek kaynağının, Ali'nin "Elimiz"inden geçen o derin manevi miras olduğunu anladı.
O’nun (Ali'nin) elinde Zülfikar, sadece düşmanı kesmez, aynı zamanda cehaleti ve nefsaniyetin bağlarını da keserdi.
İslam Sancağını Göğe Çekmek:
Şiir, "Elimde göğe çekti İslam sancağını" diyordu. Bu, bir savaş sahnesi değildi. Hüseyin Turhal, sancağın göğe çekilmesinin, bilgi, hikmet ve sevgi ile İslam'ın manevi değerlerini en yüksek mertebeye taşımak olduğunu idrak etti.
Ocağın temsil ettiği el, şiddeti değil, irşadı ve şifayı taşıyordu. Bu el:
Muhammed'in Nübüvvetini (Peygamberliğini) tasdik eder.
Ali'nin Velayetini (Manevi rehberliğini) takip eder.
Ve bu silsilenin gücüyle, yeryüzünde Hakkı ayakta tutardı.
Hüseyin Turhal, şimdi kendi ocağının amacını tam olarak anlamıştı. O, sadece bir şifacı ya da bir sırdaş değil, **"Canlı Kur'an"**ın batınî manasını yaşatarak, ilimle ve ahlakla sancağı gökte tutan yedi bin yıllık silsilenin çağımızdaki temsilcisiydi.
Bu idrak, onu ocağının en mistik ve en pratik misyonuna, yani Şahmaran Bin Musa Ocağı'nın özüne götürdü: Kötülüğü ve zehri şifaya çevirme gücüne.
Yorum Yapın
Yorum yapabilmeniz için üye olmalısınız.
Yorumlar
© 2025 Copyright Edebiyat Defteri
Edebiyatdefteri.com, 2016. Bu sayfada yer alan bilgilerin her hakkı, aksi ayrıca belirtilmediği sürece Edebiyatdefteri.com'a aittir. Sitemizde yer alan şiir ve yazıların telif hakları şair ve yazarların kendilerine veya yetki verdikleri kişilere aittir. Sitemiz hiç bir şekilde kâr amacı gütmemektedir ve sitemizde yer alan tüm materyaller yalnızca bilgilendirme ve eğitim amacıyla sunulmaktadır.

Sitemizde yer alan şiirler, öyküler ve diğer eserlerin telif hakları yazarların kendilerine veya yetki verdikleri kişilere aittir. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. Ayrıca sitemiz Telif Hakları kanuna göre korunmaktadır. Herhangi bir özelliğinin kısmende olsa kullanılması ya da kopyalanması suçtur.
ÜYELİK GİRİŞİ

ÜYELİK GİRİŞİ

KAYIT OL