Alçak ruhlu olanlar para arar, yüksek ruhlu olanlar ise saadet arar. ostrovski
RIZALIK YOLU: Mustafa Kemal ATATÜRK'ÜN RIZALIK DEVLETİ
Rızalık Yolu, bireysel vicdanın toplumsal adalete dönüşümünü anlatan bir ahlak ve felsefe kitabı olacak. Köpek metaforu üzerinden insanın içsel dönüşümünü, hatasından dönme erdemini ve rızalık bilinci...
22. Bölüm

Arkhe’den Rızaya: Milet Okulu Felsefesi Işığında Atatürk’ün İnsan Merkezli Rızalık Devleti Modelinin Teorik Bir İncelemesi

28 Okuyucu
0 Beğeni
0 Yorum
Bir Metafor Olarak Köpek: İnsan Olmanın ve Rızalık Yolunun Anlamı

İnsanı yücelten, onu diğer varlıklardan ayıran temel özellikler nelerdir? Haktan ve hakikatten yana baş kaldıran, döktüğünü dolduran, ağlattığını güldüren, yıktığını yapan; bu yolda incinmeyen, incitmeyen, doğru söyleyen kişi, gerçek anlamda insan olma yoluna girmiş demektir. İşte bu yola RIZALIK YOLU denir.

Bu derin hakikati anlamak için verilen köpek metaforu üzerine düşünelim: Bir köpek kümese girer ve tavukları yer. Köpek bir hayvandır ve bu eyleminin iyi ya da kötü olduğunu bilemez. Onun için bu, sadece içgüdüsel bir doyumdur. Aynı şekilde, bazı insanlar da sûrette insan olabilir, yani insan suretindedir. Ancak yaptığı bir eylemin iyi mi kötü mü olduğunun bilincinde değilse, onun sîreti, yani özü itibarıyla hâlâ hayvani düzeydedir.

İnsan olma yolculuğu, kişinin yaptığı eylemin ahlaki sonuçlarının bilincine varmasıyla başlar. İşte o zaman sûrette olduğu gibi sîrette de insan olma yoluna girer. Fakat bu, kemale ermek için tek başına yeterli değildir. Asıl erdem, farkına varılan hatayı telafi etmekte ve o hatadan dönmekte yatar. Metaforumuzdaki kişi, yediği tavukların parasını, zarar verdiği sahibine öder ve onun rızalığını alırsa, artık sûrette insan, sîrette insan-ı kâmil olma mertebesine yükselir. Çünkü bu, sorumluluk bilincinin en somut ifadesidir.

Bu yolun özü, kişinin tüm sıkıntıları kendinden bilmesidir. "Ayağıma taş dolansa, kendimden bilirim." sözü bu derin hakikati ifade eder. Nasıl ki el, gövdenin kaşındığı yeri bilirse, can da kendi derdinin dermanını içinde taşır. Bu yolun yolcuları ikiye ayrılır: Ârifler ve kâmiller, daima özünü yoklar, kusurunu arar; cahiller ise daima kendini aklar. İnsan-ı kâmil, sürekli özünü yoklayarak eksiğini ve kusurunu bulur. Maddi veya manevi olarak zarar verdiği her mazlumun zararını, ziyanını tazmin eder ve nihayetinde rızalık yoluna girer. İşte esas olan da budur.

Peki, bu bireysel erdemler toplumsal düzeye nasıl taşınır? İşte bu noktada, Mustafa Kemal Atatürk'ün 1923-1938 yılları arasında tesis ettiği laik, demokratik, sosyal bir hukuk devleti modeli, bu felsefenin bir yansıması olarak karşımıza çıkar. Atatürk, akla, mantığa, bilime ve fenne yakın olanı; sevgi, merhamet, vicdan ve ahlak sahibi olanı; hak, hukuk, adalet ve rızalık yolunda olanı; alın teri dökerek, emek harcayarak, değer üreterek helal kazanç elde edeni, kısacası gerçek anlamıyla İNSAN olanı merkeze aldı.

Onun kurduğu sistem, kula kul olmayan, özgür iradeli bireyler yetiştirmeyi hedefledi. İnsan hakları, yurttaşlık hakları, demokratik haklar ve özgürlükler gibi siyasi haklar ile bireyi güçlendirdi. Bu, metaforumuzdaki gibi, toplumu oluşturan bireyleri, eylemlerinin sonuçlarının bilincinde olan, haksızlık yaptığında telafi etme erdemini gösterebilen, birbirinin rızasını arayan kâmil insanlar haline getirme projesiydi. Atatürk'ün hedefi, insanın içindeki yaratıcı, özgür ve sorumlu cevheri ortaya çıkarmak ve "kümes"in dar kalıplarını kırarak, aklın ve vicdanın aydınlattığı uygarlık yolunda ilerleyen bir toplum inşa etmekti.

Sonuç olarak, bu metafor bize yalnızca bireysel bir ahlak dersi vermez; aynı zamanda nasıl daha adil, daha hakkaniyetli ve daha insani bir toplum olunacağının da ipuçlarını sunar. Yolumuz, önce kendi özümüzü yoklamak, sonra da verdiğimiz zararları telafi ederek kolektif bir rıza ile toplumsal huzuru inşa etmek olmalıdır. Gerçek kemalet ve gerçek insanlık, işte bu zorlu ama onurlu yolda gizlidir.

Özet:
Bu makale, insan olma halinin ontolojik ve ahlaki temellerini "köpek" metaforu üzerinden sorgulayan geleneksel bir Anadolu düşüncesini, Batı felsefe geleneğinin ilk sistematik düşünürleri olan Milet Okulu filozoflarının (Thales, Anaksimandros, Anaksimenes) kavramları ile diyaloga sokmayı amaçlamaktadır. Makalenin temel argümanı, Mustafa Kemal Atatürk’ün 1923-1938 yılları arasında inşa ettiği laik, demokratik ve sosyal hukuk devleti modelinin, yalnızca siyasi bir proje değil, aynı zamanda Miletlilerin “arkhe” (temel madde/töz) arayışında somutlaşan akıl, doğa yasaları ve evrensel düzen fikri ile “köpek metaforu”nun merkezinde yer alan “sûret-sîret”, “sorumluluk” ve “rızalık” kavramlarını sentezleyen derin bir felsefi-antropolojik proje olduğudur. Bu çalışma, söz konusu sentezi psikolojik, sosyolojik, felsefi ve tarihsel boyutlarıyla inceleyerek, Atatürk’ün “insan-ı kâmil” idealini toplumsal düzleme taşıma çabasını, Milet Okulu’nun rasyonalist ve evrenselci bakışıyla analiz edecek ve eleştirel bir perspektifle değerlendirecektir.

Anahtar Kelimeler: Milet Okulu, Arkhe, Atatürk, Rızalık, Sûret-Sîret, İnsan-ı Kâmil, Sosyal Hukuk Devleti, Siyaset Felsefesi, Ahlak Felsefesi.

Giriş: İki Geleneğin Kavşağında Bir Metafor

Anadolu toprakları, tarih boyunca farklı düşünce geleneklerinin kesiştiği, çarpıştığı ve sentezlendiği verimli bir zemin olmuştur. “Köpek metaforu” ile ifade edilen düşünce, insanı, salt biyolojik bir varlık olmanın ötesinde, eylemlerinin ahlaki ve toplumsal sonuçlarından haberdar olma ve bu sorumluluğu taşıma kapasitesiyle tanımlar. Bu tanım, “insan olma”yı statik bir durum değil, dinamik bir “olma hali”, bir yolculuk (seyr-i sülûk) olarak görür. Bu yolculuğun nihai hedefi, bireyin kendi “sûret”inin (dış görünüş) ardındaki “sîret”ini (öz, karakter) kemale erdirmesi, yaptığı hataların farkına varıp telafi ederek (tazminat ve özür) “rızalık” alması ve nihayetinde “insan-ı kâmil” mertebesine ulaşmasıdır.

Bu düşünceyi anlamak için felsefi bir çerçeveye ihtiyaç vardır. İşte tam da bu noktada, yine Anadolu’nun kadim bir liman kenti olan Miletos’ta (Milet) doğan ve Batı felsefe geleneğini başlatan Thales, Anaksimandros ve Anaksimenes’in düşünceleri son derece aydınlatıcı olabilir. Milet Okulu, mitolojik açıklamalar yerine, gözlem, akıl yürütme ve doğal yasalarla (physei) evreni (kosmos) anlama çabasıyla öne çıkar. Onlar için evren, kaotik değil, düzenli (kosmos), anlaşılabilir ve akılsal ilkelere göre işleyen bir bütündür. “Arkhe” kavramıyla, çokluğun ardındaki birliği, görünenin ardındaki gerçek tözü aramışlardır.

Bu makale, “köpek metaforu”nun bireysel ahlak felsefesi ile Milet Okulu’nun evrensel, akılsal düzen arayışını bir araya getirerek, Atatürk’ün modern Türkiye projesini bu birleşik lenslerden okumayı deneyecektir. Atatürk’ün kurduğu sistem, Miletlilerin “kosmos”undaki gibi akıl, bilim ve hukuk kurallarıyla düzenlenmiş; “köpek metaforu”ndaki gibi, bireyi sorumlu, öz-eleştirel ve rıza arayışında olan “kâmil” bir vatandaş olarak inşa etmeyi hedefleyen bir “insan merkezli uygarlık” projesi olarak yorumlanacaktır.

1. Bölüm: Temel Kavramların İnşası – Milet Okulu, Metafor ve Rızalık

1.1. Milet Okulu: Arkhe, Kosmos ve Akılsal Düzen Arayışı

Milet Okulu, felsefeyi mythos’tan (mitos) logos’a (akıl, söz, mantık) taşıyarak, açıklamaların merkezine doğaüstü güçleri değil, doğanın kendi içindeki ilkeleri koymuştur.

Thales (MÖ 624-546): Arkhe’yi “su” (hydor) olarak belirlemiştir. Burada önemli olan maddenin kendisinden ziyade, her şeyin kendisinden türediği, ona dönüştüğü ve onunla açıklandığı bir ilke fikridir. Thales, evrenin temelinde yatan ve onu bir bütün olarak birbirine bağlayan, gözlemlenebilir, somut bir töz olduğunu iddia eder. Bu, tüm varlığın ortak bir zemine sahip olduğu fikrini doğurur.

Anaksimandros (MÖ 610-546): Thales’in öğrencisidir. Arkhe’nin somut bir element (su, ateş, toprak) olamayacağını, çünkü birbirine zıt olan bu elementlerden birinin diğerlerine üstün gelmesi gerekeceğini düşünmüştür. Ona göre arkhe, “apeiron”dur – sınırsız, belirsiz, tözsel ve ebedi olan. Apeiron’dan, zıtların (sıcak-soğuk, kuru-yaş) ayrışmasıyla çokluk meydana gelir. Anaksimandros, evrendeki düzeni adalet (dike) kavramıyla açıklar: “Varlıklar, birbirlerine haksızlık ettikleri için, birbirlerine zaman ve hükme göre ceza öderler.” Bu, evrensel bir ahlaki ve fiziksel denge yasası fikridir.

Anaksimenes (MÖ 585-525): Anaksimandros’un apeiron’unu fazla soyut bulmuş, arkhe’yi “hava” (aer) olarak tanımlamıştır. Havanın seyrelme (manasma) ve yoğunlaşma (pıknosis) ilkesiyle ateş, rüzgar, bulut, su, toprak ve taşa dönüştüğünü öne sürer. Bu, nitel değişimleri nicel bir süreçle (yoğunluk) açıklama çabasıdır ve doğa yasalarının mekanik işleyişine dair erken bir bakış sunar.

Milet Okulu’nun ortak katkısı şudur: Evren, rastlantısal veya kaprisli tanrıların değil, insan aklının kavrayabileceği evrensel, nesnel yasalarla (logos) yönetilen düzenli bir bütündür (kosmos). Bu yasalar her yerde ve her şey için geçerlidir.

1.2. Köpek Metaforu: Sûret, Sîret ve Rızalık Yolu

Metafor, insan olma durumunu iki eksende ele alır:

Sûret-Sîret Ayrımı: İnsan, biyolojik bir “sûret”e (insan formu) sahip olabilir. Ancak eylemlerinin ahlaki anlam ve sonuçlarının bilincinde değilse, içgüdüsel olarak hareket ediyorsa (“kümes tavuk yemek”), “sîret”i itibarıyla hayvani düzlemde kalır. İnsan olmak, “sûret” ile “sîret”in uyum içinde olması, yani biyolojik formun, ahlaki bir özle (sîret) donatılmasıdır.

Sorumluluk ve Rızalık: İnsanı hayvandan ayıran temel özellik, eylemlerinin sonuçlarını üstlenme ve verdiği zararı telafi etme kapasitesidir. “Kâmil” insan, hatasını fark eden, ödeyen (tazminat) ve affedilme (rıza) arayışına girendir. Rızalık, bireysel bir pişmanlıktan öte, toplumsal bir barış ve denge (Anaksimandros’un “dike”si) aracıdır. Yol ikiye ayrılır: “Ârif” ve “kâmil” olanlar kusuru kendinde arar, “cahil” olanlar ise daima kendini aklar.

2. Bölüm: Sentez ve Projeksiyon – Atatürk’ün İnsan Merkezli Rızalık Devletinin Miletçe Okunması

Atatürk’ün modernleşme projesi, bu iki geleneğin sentezinin siyasal ve toplumsal düzlemdeki tezahürü olarak okunabilir.

2.1. Arkhe Olarak Akıl ve Bilim: Kosmos’un Devlet Modeline Yansıması

Miletliler için evrenin işleyiş yasası “logos” idi. Atatürk için de modern bir devletin ve toplumun işleyiş yasası “akıl” ve “bilim” olmalıydı. Bu, mitos’tan (dogma, gelenek, irrasyonel inanç) logos’a (akılsal düzen) geçişin bir devamıdır.

Laiklik: Devletin ve hukukun arkhe’si, doğaüstü vahiy değil, insan aklının ürünü olan evrensel hukuk ilkeleridir. Laiklik, devleti, tıpkı Miletlilerin evreni anladığı gibi, akılsal ve nesnel bir zemine oturtma çabasıdır. Bu, bireyin inanç özgürlüğünü korurken, kamusal düzenin “apeiron” gibi her türlü dogmatik sınırın ötesinde, tarafsız ve evrensel bir temelde (hukuk) yükselmesini sağlar.

Hukuk Devleti: Anaksimandros’un “dike” (adalet) kavramı, modern hukuk devleti anlayışının özünü oluşturur. Yasalar, herkese eşit ve tarafsız bir şekilde uygulanmalı, zayıfın hakkı güçlüden alınmalıdır. Atatürk’ün “Yurtta sulh, cihanda sulh” sözü, bu evrensel denge arayışının siyasal ifadesidir. Hukuk, toplumsal “kosmos”u sağlayan yazılı logostur.

2.2. Sûretten Sîrete: Kâmil Vatandaşın İnşası

Atatürk’ün devrimleri, bireyin salt “sûret”te (Osmanlı tebaası) kalmayıp, “sîret”te de modern, özgür ve sorumlu bir “vatandaş” olmasını hedefliyordu.

Eğitim Devrimi (Maarif): Metafora göre cahil, kendini aklar. Kâmil ise özünü yoklar. Cumhuriyet’in eğitim sistemi, dogmatik değil, eleştirel düşünen, sorgulayan, bilimsel yöntemi benimseyen, kusuru önce kendinde arayan bireyler (“ârifler”) yetiştirmeyi amaçladı. Üniversite reformu ve bilimi temel referans alma, Milet’in logos arayışının kurumsal karşılığıdır.

Siyasal Haklar ve Özgürlükler: Köle (kul) olan bir birey, sorumluluk alamaz, rıza gösteremez veya rızası alınamaz. Atatürk’ün getirdiği siyasal haklar (seçme-seçilme, kadın hakları), bireyi “kul” statüsünden çıkarıp “özgür iradeli özne” statüsüne yükselterek, onu sorumluluk almaya ve rıza verme/almaya ehil kılmıştır. Bu, “sîret”in dönüşümü için gerekli hukusal altyapıyı sağlamıştır.

2.3. Rızalığın Kurumsallaşması: Sosyal Hukuk Devleti ve Toplumsal Denge

Metafor, hatayı telafi ve rıza almayı bireysel düzlemde tanımlar. Atatürk, bu ilkeyi toplumsal düzleme, bir devlet modeline taşımıştır. Sosyal Hukuk Devleti, kolektif rızanın ve toplumsal denge (dike) mekanizmasının kurumsal çerçevesidir.

Telafi ve Denge Mekanizması: Anaksimandros’un evrenindeki zıtların dengesi, toplumda sınıflar arasındaki dengedir. Sosyal devlet, serbest piyasanın (sıcak) yarattığı eşitsizlikleri ve adaletsizlikleri telafi ederek (soğuk), toplumsal barışı (rıza) sağlayan bir mekanizmadır. Emekçinin hakkını koruyan iş yasaları, vergi adaleti, kamu hizmetlerine erişim, “tavukların parasının ödenmesi”nin modern ve kitlesel halidir. Bu, güçlü olanın zayıfı ezmesini (haksızlık etmesini) engelleyerek, evrensel denge yasasını topluma uygular.

Milli Egemenlik ve Toplumsal Rıza: Demokrasi, kitlesel rıza üretme ve yönetime ortak etme sistemidir. Meclis, toplumun farklı kesimlerinin rızasının temsil edildiği, uzlaşıldığı ve dengeye kavuşturulduğu modern “apeiron” mekânıdır. Yöneten ile yönetilen arasındaki ilişki, bir “kul-köle” ilişkisi değil, karşılıklı sorumluluk ve rızaya dayalı bir sözleşme ilişkisidir.

3. Bölüm: Eleştirel Analiz ve Çağdaş Yansımalar

Bu sentez idealize edilmiş bir okumadır. Pratikte projenin eksik kalan, eleştirilebilecek yönleri vardır.

Tek Parti Dönemi ve Rıza Üretimi: 1923-1938 dönemi, otoriter modernleşme öğeleri de taşır. Toplumsal dönüşüm, “arşivden” çok “inşaa” yoluyla, hızlı ve bazı kesimlerin rızası alınmadan gerçekleştirilmiştir. Bu, “rızalık” felsefesi ile pratik siyaset arasındaki bir gerilimi işaret eder. Milet Okulu’nun evrensel logos’u, pratikte “jakoben” bir elitin aklıyla özdeşleştirilme riski taşımıştır.

Sosyolojik Dönüşümün Zorlukları: “Külfetli” bir öz-eleştiri ve sorumluluk kültürü (kusuru kendinde aramak) yerleşik bir “kendini aklama” kültürünün yerini kolayca alamaz. Atatürk’ün projesi, uzun vadeli bir kültürel dönüşümü gerektiriyordu ki, bu süreç hala devam etmekte ve inişli çıkışlı bir seyir izlemektedir.

Güncel Perspektiften Bir Değerlendirme: Günümüz Türkiye’sinde laiklik, hukuk devleti, sosyal devlet ve eğitim sistemindeki tartışmalar, Atatürk’ün “akıl ve vicdanla aydınlanmış uygarlık” projesinin tamamlanmamış olduğunu gösterir. Bu proje, Milet’in logos’unu ve metaforunun rızasını hala bir hedef, ulaşılması gereken bir “arkhe” olarak işaret etmektedir.

Sonuç

“Köpek metaforu”, bireyin ahlaki kemale erme yolculuğunu; Milet Okulu ise evrenin akılsal ve düzenli bir bütün olarak anlaşılabilirliğini merkeze alır. Mustafa Kemal Atatürk’ün inşa ettiği devlet modeli, bu iki kadim Anadolu mirasının 20. yüzyıldaki tezahürüdür. Bu model, Miletlilerin “kosmos”undaki gibi akıl, bilim ve hukuk ilkeleriyle düzenlenmiş; “köpek metaforu”ndaki gibi, sorumluluk sahibi, öz-eleştirel, haksızlığı telafi eden ve nihayetinde kolektif “rıza” ile toplumsal barışı (dike) hedefleyen “kâmil” bireyler yetiştirmeyi amaçlayan insan merkezli bir uygarlık projesidir.

Bu proje, tarihsel pratikte kusurları olsa da, felsefi temelleri itibarıyla son derece güçlü ve evrenseldir. İnsanı, kul değil, özgür ve sorumlu bir özne; devleti, bir tahakküm aracı değil, bireyin kemaline hizmet eden ve toplumsal dengeyi kuran akılsal bir düzen (logos) olarak kurgular. Anadolu’nun bu iki kadim geleneğinin sentezi, sadece Türkiye için değil, özgürlük, adalet ve insan onurunu merkeze almayı hedefleyen tüm toplumlar için hala ışık tutucu ve ilham vericidir. Gerçek kemalet, bu zorlu yolda ısrar etmekte gizlidir.

KAYNAKÇA

Antik Kaynaklar:

Kirk, G. S., Raven, J. E., & Schofield, M. (1983). The Presocratic Philosophers. Cambridge University Press. (Milet Okulu fragmanları ve yorumları için temel kaynak).

Diogenes Laertios. Ünlü Filozofların Yaşamları ve Öğretileri. (Thales, Anaksimandros ve Anaksimenes hakkında antik biyografik bilgiler).

İkincil Kaynaklar (Felsefe):

Copleston, Frederick. (1993). A History of Philosophy: Volume 1, Greece and Rome. Image Books.

Guthrie, W. K. C. (1962). A History of Greek Philosophy, Volume 1: The Earlier Presocratics and the Pythagoreans. Cambridge University Press.

Nietzsche, Friedrich. (2006). Yunanlıların Trajik Çağında Felsefe. İthaki Yayınları. (Presokratikler hakkında parlak yorumlar).

İkincil Kaynaklar (Atatürk, Siyaset Felsefesi ve Türkiye Modernleşmesi):

Atatürk, Mustafa Kemal. (1927). Nutuk. (Temel birincil kaynak).

Berkes, Niyazi. (2003). Türkiye’de Çağdaşlaşma. Yapı Kredi Yayınları. (Modernleşme sürecinin sosyolojik analizi).

Hanioğlu, M. Şükrü. (2011). Atatürk: An Intellectual Biography. Princeton University Press. (Atatürk’ün fikri arka planını inceler).

İnalcık, Halil. (2005). Atatürk ve Demokratik Türkiye. Kırmızı Yayınları.

Keyman, E. Fuat & İçduygu, Ahmet. (2003). Globalization, Citizenship, and Identity: The Case of Turkey. Routledge. (Vatandaşlık ve kimlik sorgulaması).

Mardin, Şerif. (1991). Türk Modernleşmesi. İletişim Yayınları. (Türk modernleşmesinin toplumsal kökenleri).

Tanilli, Server. (1996). Uygarlık Tarihi. Cem Yayınevi. (Atatürk devrimlerini uygarlık tarihi içine yerleştirir).

Zürcher, Erik Jan. (2004). Turkey: A Modern History. I.B. Tauris. (Modern Türkiye tarihinin standart eserlerinden biri).

İkincil Kaynaklar (Etik ve Siyaset Felsefesi):

Habermas, Jürgen. (1996). Between Facts and Norms: Contributions to a Discourse Theory of Law and Democracy. MIT Press. (Rıza, meşruiyet ve hukuk devleti üzerine çağdaş teoriler için).

Rawls, John. (1971). A Theory of Justice. Harvard University Press. (Adalet ve sosyal denge teorisi için).

Sen, Amartya. (2009). The Idea of Justice. Harvard University Press. (Adaletin kapasite ve özgürlükler üzerinden okunması için).
Yorum Yapın
Yorum yapabilmeniz için üye olmalısınız.
Yorumlar
© 2025 Copyright Edebiyat Defteri
Edebiyatdefteri.com, 2016. Bu sayfada yer alan bilgilerin her hakkı, aksi ayrıca belirtilmediği sürece Edebiyatdefteri.com'a aittir. Sitemizde yer alan şiir ve yazıların telif hakları şair ve yazarların kendilerine veya yetki verdikleri kişilere aittir. Sitemiz hiç bir şekilde kâr amacı gütmemektedir ve sitemizde yer alan tüm materyaller yalnızca bilgilendirme ve eğitim amacıyla sunulmaktadır.

Sitemizde yer alan şiirler, öyküler ve diğer eserlerin telif hakları yazarların kendilerine veya yetki verdikleri kişilere aittir. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. Ayrıca sitemiz Telif Hakları kanuna göre korunmaktadır. Herhangi bir özelliğinin kısmende olsa kullanılması ya da kopyalanması suçtur.
ÜYELİK GİRİŞİ

ÜYELİK GİRİŞİ

KAYIT OL