Alçak ruhlu olanlar para arar, yüksek ruhlu olanlar ise saadet arar. ostrovski
Rızalık Yolu İnsan-ı Kâmil’e Seyrü Sülûk Ve Mârifettulaha Erme
İnsanın içsel dönüşümünü bir köpek metaforu üzerinden anlatan tasavvufî bir seyrü sülûk risalesidir. Kümese girip tavukları yiyen köpeğin hikâyesi, bilinçsizlikten farkındalığa, suçtan telafiye uzanan...
71. Bölüm

Alevi-Bektaşi Öğretisinde Rızalık Yolu ve İnsan-ı Kâmil Olma Süreci: Hallâc-ı Mansûr Örneğinde Bir Analiz

18 Okuyucu
0 Beğeni
0 Yorum
Öz: Bu çalışma, Alevi-Bektaşi geleneğinin merkezinde yer alan "Rızalık" (karşılıklı razı olma) kavramını, bir insan-ı kâmil (olgunlaşmış insan) olma süreci olarak incelemektedir. "Eline, beline, diline sahip ol" üçlemesiyle başlayan temel ahlaki ilkelerden, hatayı telafi (tazmin) ve mağdurun gönlünü alma (rızalık alma) sürecine kadar uzanan yol, fenomenolojik bir yaklaşımla analiz edilecektir. Çalışma, bu öğretilerin yalnızca bir inanç sistemi değil, aynı zamanda pratik bir hayat felsefesi ve etik kodlar bütünü olduğunu ortaya koymayı amaçlamaktadır. Metinde yer alan "Allah'ı insan yarattı bakışı" gibi radikal ifadeler, antroposantrik (insan-merkezli) din yorumları bağlamında irdelenecek ve Hallâc-ı Mansûr'un "Enel-Hak" söylemi üzerinden somutlaştırılacaktır. Bu bağlamda, "Enel-Hak" söylemi, sadece bir mistik vecd hali değil, aynı zamanda nihai özeleştiri ve sorumluluk mertebesine ulaşmış bir "kâmil insan"ın ontolojik duruşunun bir ifadesi olarak yorumlanacaktır.

Anahtar Kelimeler: Alevilik, Bektaşilik, Rızalık, İnsan-ı Kâmil, Hallâc-ı Mansûr, Enel-Hak, Etik, Tazmin, Özeleştiri, Vahdet-i Vücut.

Giriş

Alevi-Bektaşi geleneği, İslam'ın batıni (içsel, ezoterik) yorumunun Anadolu'daki en önemli tezahürlerinden biridir. Bu gelenek, katı şeriat kurallarından ziyade, ahlakı, erdemi ve insanın içsel olgunlaşma sürecini merkeze alır. Makalenin konusu olan metin, bu geleneğin pratik hayata dair etik kodlarını, felsefi derinliğini ve nihai hedefi olan "rızalık yolunda" olma halini son derece özlü bir şekilde sunmaktadır. Bu çalışma, metni dört ana eksende inceleyecektir: 1) Temel Ahlaki Yasaklar ve İlkeler, 2) Sorumluluk Bilinci ve Özeleştiri Mekanizması, 3) Rızalık ve Telafi (Tazmin) Yoluyla Olgunlaşma, 4) Teolojik Bir Yorum ve Hallâc-ı Mansûr Örneği.

1. Temel Ahlaki Çerçeve: "Üçler" ve "Yanlışlar"

Metnin başlangıcı, Alevilikte sıklıkla vurgulanan "eline, beline, diline sahip ol" (Üçler) kuralıyla başlar. Bu, bireyin eylem, cinsellik ve söz üzerindeki mutlak hakimiyetini simgeler (Ocak, 2020).

Eline Sahip Olmak: "Koymadığını alma" ilkesi, mülkiyet hakkına ve helal kazanca vurgu yapar. Bu, Kur'an'daki "Hırsızlık yapmayın!" (Maide Suresi, 5:38) emri ile paralellik gösterir. Ancak buradaki vurgu, sadece yasaklamak değil, "döktüğünü doldur" emriyle proaktif bir telafi anlayışını da beraberinde getirir.

Beline Sahip Olmak: "Yanlış yatakta uyuma" ifadesi, zinadan kaçınmayı işaret eder. Bu, İncil'deki "Zina etmeyeceksin" (Matta 19:18) ve Kur'an'daki "Zinaya yaklaşmayın" (İsra Suresi, 17:32) emirleriyle örtüşür. Bektaşi yorumunda bu, aynı zamanda niyet ve iffetin içselleştirilmesi anlamına gelir.

Diline Sahip Olmak: "Görmediğini söyleme, yanlış söz söyleme" ilkesi, yalan, iftira ve gıybetten kaçınmayı emreder. Bu, Tevrat'ta "Yalan şahitlik yapmayacaksın" (Çıkış 20:16) ve Kur'an'da "Yalan sözden kaçının!" (Hac Suresi, 22:30) ayetleriyle benzerlik taşır.

Bu temel yasaklar, "döktüğünü doldur, ağlattığını güldür, yıktığını yap" gibi proaktif ve telafi edici emirlerle tamamlanır. Bu, geleneği, sadece "yapma" diyen negatif bir ahlaktan, "yap ve telafi et" diyen pozitif bir ahlaka taşır (Melikoff, 1993).

2. Sorumluluk Bilinci: Suçu Dışsallaştırmamak

Metnin en çarpıcı yönlerinden biri, bireyi her türlü sonucun sorumlusu olarak görmesidir.

"Ayağına taş dolansa suç taşta mı sende mi?" sorusu, kadercilik (cebir) anlayışının aksine, bireyin aktif sorumluluğunu vurgular. Bu, varoluşçu felsefedeki "seçimlerimizden biz sorumluyuz" fikriyle paralellik arz eder.

"Arif olan özünü yoklar / kamiller kendini yoklar / CAHİLLER kendini AKLAR" dizeleri, bir bilgelik hiyerarşisi çizer. Bu, Sokratik "Kendini bil" düsturu ve Mevlana'nın mesnevisinde işlediği nefsi sorgulama (muhasebe) teması ile doğrudan örtüşür. Cahilin kendini aklaması, Kur'an'da münafıkların davranışı olarak tasvir edilen "teberri" (kendini temize çıkarma) kavramını (Nisa Suresi, 4:105-113) akla getirir.

3. Rızalık Yolu: Telafi ve Tazmin ile İnsan-ı Kâmil Olma

Metnin kalbinde "rızalık" kavramı yer alır. Rızalık, karşılıklı razı olma, gönül birliği halidir. Buradaki analiz, insan olma halini üç aşamaya ayırır (Buyruk, 16. yüzyıl):

Sûrette İnsan, Sîrette Hayvan: Biyolojik olarak insandır ancak eylemlerinin etik sonuçlarından habersizdir. Metindeki "köpek" metaforu bu seviyeyi temsil eder.

Sûrette ve Sîrette İnsan: Eylemlerinin iyi veya kötü olduğunun bilincine varmıştır. Bu aşama, etik sorumluluğun farkındalığıdır.

İnsan-ı Kâmil (Rızalık Yolunda Olan): Sadece farkında olmakla kalmaz, yaptığı hatayı maddi ve manevi olarak tazmin eder. Yediği tavukların parasını ödemek, maddi tazminattır. Mazlumun gönlünü almak, manevi tazminattır. Bu, İslam hukukundaki "diyet" (tazminat) ve "af" müessesesinin felsefi ve vicdani bir yorumudur. Bu süreç olmadan tam bir olgunlaşma mümkün değildir.

4. Teolojik Bir Yorum ve Vaka İncelemesi: "Allah'ı İnsan Yarattı Bakışı" ve Hallâc-ı Mansûr

Bu ifade, metnin en derin ve en radikal kısmıdır. Geleneksel teolojide "Allah insanı yarattı" şeklinde ifade edilen yaratılış anlatısını tersine çevirir. Bu, antroposantrik (insan-merkezli) bir din anlayışına işaret eder. İnsan, Tanrı'yı kendi sınırlı zihni, korkuları, umutları ve toplumsal yapısıyla yorumlar, dolayısıyla "yaratmış" olur. Bu görüş, Ludwig Feuerbach'ın dinin özüne dair "Tanrı, insanın yabancılaşmış özüdür" teziyle (Das Wesen des Christentums - Hıristiyanlığın Özü) paralellik gösterir.

İşte tam bu noktada, Hallâc-ı Mansûr'un "Enel-Hak" (أَنَا الْحَقّ‎ - Ben Hakk'ım) söylemi, bu felsefenin somut ve trajik bir tezahürü olarak karşımıza çıkar (Schimmel, 2001).

Ortodoks (Sünni) Yorum: Bu ifade, dönemin Sünni uleması tarafından küfür (dinsizlik) ve şirk (Allah'a ortak koşma) olarak görüldü. Zira tanrısal bir sıfatın bir kul tarafından iddia edilmesi, İslam'ın katı tevhid (Allah'ın birliği) anlayışına aykırı kabul edildi.

Tasavvufi (Batıni) ve Alevi-Bektaşi Yorumu: Sufi çevrelerde, özellikle de Vahdet-i Vücut (Varlığın Birliği) felsefesini benimseyenler için bu söz, en yüce manevi mertebenin ifadesidir. Buna göre, mürit uzun bir manevi yolculuk (seyrü sülük) sonucunda benliğini (ene'sini) tamamen yok eder (Fenâ Fillah). Benlik yok olduktan sonra, onun yerine ilahi hakikat kalır (Bekâ Billah). Artık konuşan "Hüseyin bin Mansûr" değil, içindeki ilahi cevherdir. Hallâc, bir damlanın okyanusa kavuştuğunda "Ben okyanusum" demesi gibi, kendi varlığının ilahi varlıkta eridiğini ifade etmiştir. "Ben" diyen, aslında "O"dur (Massignon, 1982).

Hallâc'ın idamı (922), bu radikal özneliğin, dogmatik nesnellikle çarpışmasının sembolik bir sonucudur. Onun trajedisi, metindeki "cahiller kendini aklar" ifadesinin toplumsal ve siyasi düzlemdeki yansımasıdır. O, "özünü yoklayan" ve bu yok oluşta "Hak" ile bir olduğunu ifade eden bir "arif" iken, onu yargılayan sistem, bu sözü kişisel bir küstahlık (ene) olarak algılayan ve kendini aklayan bir "cahillik" içindeydi.

Alevi-Bektaşi kültüründe Hallâc, bir şehit (yolunda can veren) ve "rızalık yolunun" nihai kurbanı olarak anılır. Onun mücadelesi, bireyin içsel hakikatini ifade etme özgürlüğü ile dışsal dogmatik otorite arasındaki çatışmayı temsil eder. Bu, metnin sonundaki "Tevrat İncil Kur'an ayetleriyle incele analiz sentez çözümleme yap" çağrısının da altını çizer: Hakikat, dogmalarda değil, eleştirel akıl, derin analiz ve nihayetinde kişinin kendi vicdanı ve özü ile kurduğu ilişkidedir.

Sonuç

İncelenen metin, Alevi-Bektaşi geleneğinin, bireyin içsel dönüşümünü merkeze alan, son derece sofistike ve rasyonel bir etik sistem olduğunu göstermektedir. Bu sistem, yalın ahlaki kurallarla başlar, derin bir özeleştiri ve sorumluluk bilinciyle devam eder ve nihayetinde hatanın aktif bir şekilde telafisi (tazmin) ve toplumsal barışın (rızalık) sağlanmasıyla taçlanır. "Allah'ı insan yarattı" bakış açısı ve Hallâc-ı Mansûr örneği, bu geleneğin, dini otoriteyi insan aklının, vicdanının ve nihai olarak ilahi özün süzgecinden geçiren, hümanist ve eleştirel yaklaşımının bir tezahürüdür. Hallâc'ın "Enel-Hak" çıkışı, bu yolda "ben"in yok olup "Hak" ile bir olma halinin en uç ifadesidir ve "kâmil insan" olma idealinin sembolik bir kutbudur. Bu öğretiler, sadece dini bir grup için değil, evrensel bir etik ve manevi arayış içindeki herkes için değerli bir rehber niteliğindedir.

Kaynakça

Birincil Kaynaklar:

Buyruk (Şeyh Safi Buyruğu veya İmam Cafer Buyruğu). (16. yüzyıl). [Alevi-Bektaşi yolunun yazılı ana kaynaklarındandır].

Kaygusuz Abdal. Budala-name. (15. yüzyıl). [Bektaşi düşüncesinin önemli metinlerinden].

İkincil Kaynaklar (Akademik):

Ocak, A. Y. (2020). Babailer İsyanı: Aleviliğin Tarihsel Altyapısı. Dergah Yayınları.

Melikoff, I. (1993). Uyur İdik Uyardılar: Alevilik-Bektaşilik Araştırmaları. Demos Yayınları.

Bardakçı, C. (2019). Aleviliğin Oluşumu: Tarihsel ve Sosyolojik Analiz. İletişim Yayınları.

Hallâc-ı Mansûr Üzerine:

Massignon, L. (1982). The Passion of Al-Hallaj: Mystic and Martyr of Islam. Princeton University Press. [Hallâc üzerine yapılmış en kapsamlı batılı akademik çalışma].

Schimmel, A. (2001). İslam'ın Mistik Boyutları. Kabalcı Yayınevi. [Vahdet-i vücut felsefesini ve Hallâc'ı anlamak için temel bir kaynak].

Kur'an-ı Kerim Meali (Elmalılı Hamdi Yazır veya Diyanet İşleri Başkanlığı çevirileri).

Kitab-ı Mukaddes (Tevrat ve İncil). [Yeni çevirilerle karşılaştırmak için].

Karşılaştırmalı Felsefe:

Feuerbach, L. (1841). Das Wesen des Christentums (Hıristiyanlığın Özü).
Yorum Yapın
Yorum yapabilmeniz için üye olmalısınız.
Yorumlar
© 2025 Copyright Edebiyat Defteri
Edebiyatdefteri.com, 2016. Bu sayfada yer alan bilgilerin her hakkı, aksi ayrıca belirtilmediği sürece Edebiyatdefteri.com'a aittir. Sitemizde yer alan şiir ve yazıların telif hakları şair ve yazarların kendilerine veya yetki verdikleri kişilere aittir. Sitemiz hiç bir şekilde kâr amacı gütmemektedir ve sitemizde yer alan tüm materyaller yalnızca bilgilendirme ve eğitim amacıyla sunulmaktadır.

Sitemizde yer alan şiirler, öyküler ve diğer eserlerin telif hakları yazarların kendilerine veya yetki verdikleri kişilere aittir. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. Ayrıca sitemiz Telif Hakları kanuna göre korunmaktadır. Herhangi bir özelliğinin kısmende olsa kullanılması ya da kopyalanması suçtur.
ÜYELİK GİRİŞİ

ÜYELİK GİRİŞİ

KAYIT OL