Gün geldi ağladığım günlere ağladım. hz. ebubekir
PİR SULTAN ABDAL Roman Hüseyin TURHAL
Sivas’ın Banaz köyünde doğan Hızır, sazının teliyle sadece âşık değil, aynı zamanda halkının vicdanı oldu. O’nun deyişleri, basit birer ezgi değil, Osmanlı’nın ağır vergilerine ve inanç baskısına karş...
10. Bölüm

Pir Sultan Abdal Romanı - 7. Bölüm Mevki ve İhanet: Hızır Paşa'nın Yükselişi

11 Okuyucu
0 Beğeni
0 Yorum
Pir Sultan Abdal Romanı - 7. Bölüm
Mevki ve İhanet: Hızır Paşa'nın Yükselişi

I. Sivas’ın Soğuk Beylerbeyi
Hızır Paşa, Sivas’a gürültülü bir tantanayla geldi. Eskiden toprak yollarda yürüyen fakir bir medrese öğrencisi iken, şimdi atının altında parlayan zengin işlemeler, etrafını saran yeniçeri birliği ve heybetli duruşu, onun gücün zirvesine ulaştığını gösteriyordu. O, artık ne Banaz’ın Hızır’ıydı ne de bir dervişin yoldaşı. O, Sivas ve çevre eyaletlerin kudretli Beylerbeyi idi.
Paşa, göreve başlar başlamaz, bölgedeki Safevi sempatizanlığı ve "hükümet aleyhtarı" faaliyetlere karşı demirden bir disiplin emri çıkardı. İlk hedefi, Banaz’dan kendisine ulaşan raporlarda adı geçen o tehlikeli ozan, Pir Sultan'dı.
Paşa, makamında otururken, pencereden dışarıdaki buz gibi havaya bakıyordu. Yüzünde, mevkiinin getirdiği kesinlikle, çocukluk anılarının yarattığı belli belirsiz bir huzursuzluk çarpışıyordu. O, bu görevle, sadece bir isyanı bastırmakla kalmayacak, aynı zamanda geçmişini de bastırmak zorunda kalacaktı.
II. Son Görüşme: Kapı ve Yürek
Pir Sultan Abdal, Paşa’nın Sivas’a gelişinden birkaç gün sonra, yoldaşlarının tüm uyarılarına rağmen, bir Cem hediyesi olan el yapımı bir bağlamayı yanına alarak Sivas konağının kapısını çaldı.
O, Hızır Paşa’yı son bir kez, insan olarak görmek, merhametini uyandırmak ve en önemlisi, inancının gücünü yüzüne vurmak istiyordu.
Paşa’nın huzuruna çıktığında, salonun soğuk mermerleri ve Paşa’nın resmi duruşu, aralarındaki mesafeyi bir uçuruma çevirmişti. Paşa, "Hızır... yani... Pir Sultan," diyerek duraksadı. Sesinde resmiyetin zorladığı bir yabancılık vardı.
Pir Sultan, elindeki sazı yere bıraktı ve konuştu:
“Ben geldim, Hızır. Ne senin paşalığın, ne de benim ozanlığım, çocuklukta paylaştığımız ekmeğin sıcaklığını silebilir. Sen de biliyorsun ki, halkın feryadı haklıdır. Sen de bir zamanlar o feryadı duyanlardandın. Bu gücü, merhamet için kullan.”
Hızır Paşa, masasına yaslandı ve gözlerini Pir Sultan’ın gözlerine dikti. Artık sesinde zerre kadar yumuşaklık yoktu.
“Ben artık Hızır değilim. Ben, devletin Beylerbeyi’yim. Benim rehberim merhamet değil, kanundur. Senin deyişlerin fitne, senin Şah sevdan ise vatana ihanettir. Sana son bir fırsat: Bu yolculuktan vazgeç, Şah’ı dilinden düşür ve sadakatini devlete bildir. O zaman seni affeder, rahat içinde yaşatırım.”
III. Güç ve İhanet
Pir Sultan, acı bir tebessümle başını iki yana salladı. Anladı ki karşısındaki, makamın maskesini takmış bir ruh değil, makamın kendisi olmuştu.
“Kör olası Hızır Paşa…” diye başladı Pir Sultan, ilk kez bu kadar net bir kırgınlıkla. “Sen makamını altınla boyadın. Ben ise inancımı canımla. Benim nefesim, senin kılıcından daha uzundur. Ben nefsime esir olmam, Şah’tan dönmem. Benim dar ağacım, senin paşalığından daha onurludur!”
Bu sözler üzerine Paşa'nın yüzü bembeyaz oldu. O an, dostluk bitmiş, kanun hükmünü giymişti.
Paşa, elini masaya vurdu ve nöbetçilere sertçe bağırdı: "Bu adamı zindana atın! Halkı isyana teşvikten, devlete ihanetten derhal sorgulansın! Ve o lanet olası sazını yakın!"
Pir Sultan, nöbetçiler tarafından götürülürken, dönüp Hızır Paşa'ya baktı. Bu, aralarındaki son bakışmaydı; bir kardeşin ihaneti ve bir âşığın vedası. Paşa, odaya yayılan derin sessizlikte, Pir Sultan’ın sazının yerde duran gölgesini izledi. O gölge, Paşa'nın ruhunda açılan bir yara gibiydi.
Pir Sultan, o gece Sivas Zindanı'nın soğuk taşlarına teslim olurken, halkın arasında kıyametin haberi yayılıyordu.
Yorum Yapın
Yorum yapabilmeniz için üye olmalısınız.
Yorumlar
© 2025 Copyright Edebiyat Defteri
Edebiyatdefteri.com, 2016. Bu sayfada yer alan bilgilerin her hakkı, aksi ayrıca belirtilmediği sürece Edebiyatdefteri.com'a aittir. Sitemizde yer alan şiir ve yazıların telif hakları şair ve yazarların kendilerine veya yetki verdikleri kişilere aittir. Sitemiz hiç bir şekilde kâr amacı gütmemektedir ve sitemizde yer alan tüm materyaller yalnızca bilgilendirme ve eğitim amacıyla sunulmaktadır.

Sitemizde yer alan şiirler, öyküler ve diğer eserlerin telif hakları yazarların kendilerine veya yetki verdikleri kişilere aittir. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. Ayrıca sitemiz Telif Hakları kanuna göre korunmaktadır. Herhangi bir özelliğinin kısmende olsa kullanılması ya da kopyalanması suçtur.
ÜYELİK GİRİŞİ

ÜYELİK GİRİŞİ

KAYIT OL