Adıyaman, Nemrut Dağı. Binlerce yıldır Kommagene Krallığı'nın sırlarını uykuya yatıran mistik zirve.
Arkeolog Nurten, Defineci Hüseyin ve bilge Dayı, Kral Nemrut’un kayıp mezarını ve hazinesini bulma...
Kralı Uyandırmak: İkinci Bölüm Kralın Tüneli ve İlk Tuzak
Ekip, Karakuş Tümülüsü’nün eteklerinde, kartallı sütunun hemen yanındaki toprakta, dikkatli bir tünel kazısına başladı. Hüseyin ve Dayı’nın tecrübesiyle, hızla yaklaşık on metre derine indiler. Nurten, jeo-radar ve karbon testleriyle zeminin stabilitesini sürekli kontrol ediyordu. Üç gün süren yoğun kazının ardından, kürekleri sert bir cisme çarptı. "Burası!" dedi Hüseyin, heyecanla. "İnsan yapımı bir tünel girişi!" Toprağın temizlenmesiyle, düzgün kesilmiş, volkanik taştan yapılmış, dikey bir tünel ağzı ortaya çıktı. Tünelin girişinde, Kommagene dilinde kısacık bir yazı vardı. Nurten, el feneriyle yazıyı aydınlattı ve çevirmeye çalıştı: "Göklerin kanadı. Kızıma kavuşmak isteyen, sadece karanlığa bakmalıdır." "Karanlığa bakmak..." dedi Nurten. "Bu, tünelin dümdüz ve dolambaçsız olduğunu gösteriyor. Ama aynı zamanda, sonuna kadar ışık almayacak kadar uzun." Şeref Dayı, gaz lambasını yaktı ve tünelin karanlığına bıraktı. Lambanın ışığı, kısa bir mesafeyi aydınlattıktan sonra, tünelin keskin bir virajla kaybolduğunu gösterdi. "Düz değil, kızım. Bu bir tuzak," dedi Dayı, kaşlarını çatarak. "Bu tünel, zihnimizi karıştırmak için yapılmış. Gerçek tünel, bu görünen tünelin altındaki boşluktur." Hüseyin, parşömeni çıkardı. "Dayı haklı. Harita burada bir çift tünel sistemi gösteriyor. Üstteki tünel, muhtemelen bir tuzak. Alttaki tünel, hazineye giden asıl yol. Ve alt tünele geçiş, bir tılsım tuzağıyla korunuyor." Hüseyin, el fenerini üst tünelin duvarlarına tuttu. Duvarlarda, neredeyse görünmez, Kommagene dönemine ait, zincir ve yay sistemine ait metal izleri vardı. "Bu bir basınç tuzağı," dedi Nurten, hızla analiz ederek. "Üst tünelin zeminine basarsak, muhtemelen tünelin iki yanından mızraklar fırlar ya da üzerimize kum dökülür." Hüseyin, elini üst tünelin zeminine koydu. "Tılsım tuzağı... Dayı, alt tünele geçiş nerede?" Şeref Dayı, elindeki demir çubukla üst tünelin zemininin belli bir noktasını tıkladı. Ses, diğer yerlerden farklı, tok ve yankılıydı. "Burada, Hüseyin. Tünelin ortasında, zemindeki bir göz deliği. Bu, Kartalın Gözü. Bu deliğe bir şey sokarsak, zemin döner ve bizi alt tünele atar. Ama yanlış bir şey sokarsak, mızraklar fırlar." Nurten, dehşetle Şeref Dayı’nın bahsettiği deliğe baktı. Yuvarlak ve tam ortadaydı. "Anahtarımız ne?" diye sordu Nurten. "Altın taç mı? Bir kılıç mı?" Hüseyin, parşömenindeki Tılsım çizimindeki bir detayı işaret etti. Tılsımın çevresinde, bir kan damlası sembolü vardı. "Ne kılıç, ne taç. Kan," dedi Hüseyin, Nurten'in gözlerine bakarak. "Kralın kızı Laodike'nin hazinesine giden yol, sadece soylu kanla açılır. Dayı'nın dediği gibi, bu bir kadın laneti." Hüseyin'in bu yorumu, Nurten'in teninde ürperti yarattı. O an, bu maceranın ne kadar kişisel, tehlikeli ve mistik bir boyuta ulaştığını anladı. Bu, sadece bir şifre değil, bir adak meselesiydi.
Edebiyatdefteri.com, 2016. Bu sayfada yer alan bilgilerin her hakkı, aksi ayrıca belirtilmediği sürece Edebiyatdefteri.com'a aittir. Sitemizde yer alan şiir ve yazıların telif hakları şair ve yazarların kendilerine veya yetki verdikleri kişilere aittir. Sitemiz hiç bir şekilde kâr amacı gütmemektedir ve sitemizde yer alan tüm materyaller yalnızca bilgilendirme ve eğitim amacıyla sunulmaktadır.
Sitemizde yer alan şiirler, öyküler ve diğer eserlerin telif hakları yazarların kendilerine veya yetki verdikleri kişilere aittir. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. Ayrıca sitemiz Telif Hakları kanuna göre korunmaktadır. Herhangi bir özelliğinin kısmende olsa kullanılması ya da kopyalanması suçtur.